Fırtına vurmadan önce eve varmayacağımızı asla bir an düşünmedim.
 - I never for a moment imagined we wouldn't get home before the storm hit.
Tom Mary'ye vurmak istedi fakat John onu durdurdu.
 - Tom wanted to hit Mary, but John stopped him.
Biz bir mermi tarafından vurulabileceğimizden korkuyorduk, bu yüzden aşağıya koştuk.
 - We were afraid that we might be hit by a bullet, so we ran downstairs.
8.8 büyüklüğündeki büyük deprem bugün Japon adalarını vurdu.
 - A massive earthquake of magnitude 8.8 hit the Japanese islands today.
Sami iki yumrukla Layla'yı dövdü.
 - Sami hit Layla with both fists.
Ooo! Yukiko! O acıtıyor! Bana yumruklarınla vurmaktan vazgeç!
 - Ow! Yukiko! That hurts! Quit hitting me with your fists!
bir kızı götürmek.
Onların konseri büyük bir başarıydı.
 - Their concert was a big hit.
Herkes müzikalin büyük bir hit olmasını bekliyordu fakat o başarılı olmaktan çok uzaktı.
 - Everybody expected the musical to be a great hit, but it was far from being a success.
Tom sana çarpmadığı için şanslısın.
 - You're lucky Tom didn't hit you.
Şansım varken Tom'u vurmalıydım.
 - I should've hit Tom while I had the chance.