Tom does things at his own pace.
 - Tom işleri kendi hızınızda yapar.
We're sorry that the pace of construction is not sufficient to address the great demand for apartments.
 - Biz inşaat hızının büyük daireler talebini karşılamaya yeterli olmadığı için üzgünüz.
Light travels at a velocity of 186,000 miles per second.
 - Işık saniyede 186.000 millik bir hızla hareket eder.
The velocity of light is about 186,000 miles per second.
 - Işık hızı saniyede yaklaşık 186.000 mildir.
The airplane flies at a speed of five hundred kilometers per hour.
 - Uçak saatte beş yüz kilometre hızla uçar.
In towns, speed is limited to 50 km/h.
 - Şehirlerde hız sınırı 50 km / h dir.
Tom does things at his own pace.
 - Tom işleri kendi hızınızda yapar.
I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely.
 - Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.
I can type at a very fast rate.
 - Çok yüksek bir hızda daktilo ile yazabilirim.
His synchronizing rate left nothing to be desired.
 - Onun senkronizasyon hızı arzulanan bir şey bırakmadı.
The application allows you to quickly calculate the ratio of body mass index - BMI.
 - Uygulama, vücut kütle indeks oranını hızlı bir şekilde hesaplamanı sağlıyor.
This ship can reach extremely high speeds.
 - Bu gemi, son derece yüksek hızlara ulaşabilir.
A category 5 hurricane can reach speeds of about 155 miles per hour.
 - Kategori 5 bir kasırga saatte yaklaşık 155 mil hıza ulaşabilir.
The battle quickly became fierce and bloody.
 - Savaş hızla şiddetli ve kanlı oldu.
The mistake hastened his retirement.
 - Hata onun emekliliğini hızlandırdı.
Mary hastened back to her room.
 - Mary hızla odasına geri döndü.