gez

listen to the pronunciation of gez
Turkish - English
hindsight
plumb line
(silah) notch
notch in an arrow
rope with knots at intervals for measuring ground
(silah) backsight; (ok) notch
backsight
rear sight (of a gun)
ambulate
(Askeri) back sight
wander

I had some free time, so I wandered around town. - Biraz boş zamanım vardı, bu yüzden şehri gezdim.

I spent an hour wandering before I realised which way I needed to go. - Hangi yola gitmem gerektiğini fark etmeden önce gezinerek bir saat harcadım.

{f} tour

Tom gave me a tour of his house. - Tom bana evini gezdirdi.

I'm looking forward to touring bookstores in the US. - Amerika'daki kitapçılarda gezinmeyi dört gözle bekliyorum.

{f} loafing
{f} jaunt
{f} touring

Tom is still touring with Mary's band. - Tom hâlâ Mary'nin grubuyla geziyor.

I'm looking forward to touring bookstores in the US. - Amerika'daki kitapçılarda gezinmeyi dört gözle bekliyorum.

{f} wandering

The boy was wandering about the town. - Çocuk kasabayı geziniyordu.

I don't want Tom wandering around the mall by himself. - Tom'un alışveriş merkezinde tek başına gezinmesini istemiyorum.

sightsee

He went to Hawaii to do some sightseeing. - O, gezi turu yapmak için Hawaii'ye gitti.

I want to get a sightseeing visa. - Bir gezi için vize almak istiyorum.

(Askeri) rear sight
cubit
gez göz
(Telekom) pointing
delikli gez
(Askeri) peep sight
sabit gez
(Avcılık) single position rear sight
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) f. Arşın, endaze
(Osmanlı Dönemi) Tâlim için yapılmış kısa ok
(Osmanlı Dönemi) Okun çentiği
(Osmanlı Dönemi) İlgın ağacı
Yapı işlerinde kullanılan çekül
Tüfek, tabanca gibi ateşli silâhlarda namlunun gerisinde bulunan ve nişan alırken arpacıkla birlikte göz ile hedef arasında aynı doğru üzerine getirilen kertik
Yer ölçmeye yarar düğümlü ip
Okun, kirişe geçen ucundaki kertik
Talim için yapılmış kısa ok
Okun kirişe geçen ucundaki kertik