garip!

listen to the pronunciation of garip!
Turkish - English
bizarre
strange

It likes strange animals, like snakes. - O, yılanlar gibi, garip hayvanlardan hoşlanıyor.

They made a strange discovery. - Garip bir keşif yaptılar.

odd

Tom had an odd look on his face. - Tom'un yüzünde garip bir ifade vardı.

The man's behavior was very odd. - Adamın davranışı çok garipti.

awkward

Why would that be awkward? - Bu neden garip olurdu?

Tom looked a little awkward. - Tom biraz garip görünüyordu.

{s} funny

There's a funny smell coming from the engine of the car. - Arabanın motorundan gelen garip bir koku var.

Don't you think that's funny? - Bunun garip olduğunu düşünmüyor musun?

lonely
weirdo

You're such a weirdo. - Sen bir garip tipsin.

poor

For a professional, he gave a poor account of himself in today's game. - Bir profesyonele göre, bugünkü oyunda kendisiyle ilgili garip bir açıklama yaptı.

marvelous
one living in a foreign land or far from home, stranger
curious
bizzare
poor, wretched, forlorn
{s} outlandish
out-of-the-way
screwball
quaint
abnormal
spooky
ferly
extraordinary
far-out
offbeat
crotchet
exotica
unaccustomed
curiosity
unaccountable
eccentrical
exotism
freaky
queer
quirky
comer
unusual

Sami was feeling a bit unusual. - Sami kendini biraz garip hissediyordu.

{s} freak

Your freaking grandfather nearly ran me over! - Senin garip büyükbaban neredeyse beni ezecekti!

grotesque

The olm is my favourite animal, due to its grotesque appearance. - Olm garip görünümü nedeniyle benim en sevdiğim hayvan.

weird

Tom gave Mary a weird look. - Tom Mary'ye garip bir görüntü verdi.

You seem weirder than usual. - Her zamankinden daha garip görünüyorsun.

fantastic
weird to
strangest

What's the strangest thing you've ever eaten? - Bugüne kadar yediğin en garip şey ne?

What is the strangest thing you've ever eaten? - Şu ana kadar yediğin en garip şey nedir?

strangely enough
odd to
a strange
(isim) Pathetic person
eccentric
moving, touching, pathetic
exotic
How strange!/How curious!/That's odd!
kinky
cranky
quizzical
out of the way
codger
crotchety
droll
fancy
far out
strange, unusual, peculiar, odd, queer, curious, bizarre, weird, eccentric, outlandish, unfamiliar
funny peculiar
comical
strange, odd, queer, curious, peculiar, unusual, weird, bizarre, grotesque, cranky, outlandish; lonely; poor, needy, destitute
fantastical
freakish
fanciful
amaze
{s} screwy
singular
{s} whimsical
rummy
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) CENİB
(Osmanlı Dönemi) ARİR
Yadırganan, anlaşılmamış, gizli yönleri olan, yabansı, tuhaf
Kimsesiz, zavallı
Şaşılacak bir şey karşısında söylenir
Yabancı, gurbette yaşayan, elgin
Orhan Veli, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat 'ın öncülüğünü yaptığı şiir akımı
Garip!"- A. İlhan
Dokunaklı, hüzün veren: "Bir yabancı için dünyanın neresinde olursa olsun büyük şehir böyle garip bir yalnızlık duygusu veriyor."- H. E. Adıvar. Şaşılacak bir şey karşısında söylenen söz: "Demek Bekir böyle utangaç bir çocukmuş
Yadırganan, anlaşılmamış, gizli yönleri olan, yabansı, tuhaf: "Yağmur, ortalığa garip bir kış serinliği getirmişti."- A. İlhan
Dokunaklı, hüzün veren