She used to keep a diary, but she no longer does.
- O, bir günlük tutardı, ama artık tutmuyor.
I am keeping a diary every day.
- Her gün bir günlük tutuyorum.
He seems to be oppressed by his monotonous daily life.
- Monoton günlük yaşantısı yüzünden bunalmış gibi görünüyor.
This is a daily newspaper.
- Bu bir günlük gazetedir.
Do you keep a journal?
- Bir günlük tutuyor musunuz?
I was the one who suggested Tom keep a journal.
- Tom'un bir günlük tutmasını öneren kişi bendim.
The daily newspaper brings the world's problems to the breakfast table.
- Günlük gazete dünya'nın sorunlarını kahvaltı masasına getirir.
This is a daily newspaper.
- Bu bir günlük gazetedir.
At the very least, I'd like to be able to have everyday conversations.
- En azından günlük konuşmalar yapabilmeyi istiyorum.
She wanted to get away from everyday life.
- Günlük hayattan uzaklaşmak istedi.