This is the diary which she kept.
- Bu onun tuttuğu günlüktür.
He keeps a diary in English.
- O, İngilizce bir günlük tutar.
He seems to be oppressed by his monotonous daily life.
- Monoton günlük yaşantısı yüzünden bunalmış gibi görünüyor.
Tell me about your daily life.
- Bana günlük yaşantından bahset.
Are you keeping a journal?
- Bir günlük tutuyor musun?
Do you keep a journal?
- Bir günlük tutuyor musunuz?
The daily newspaper brings the world's problems to the breakfast table.
- Günlük gazete dünya'nın sorunlarını kahvaltı masasına getirir.
He has already read the daily newspaper.
- O zaten günlük gazeteyi okudu.
At the very least, I'd like to be able to have everyday conversations.
- En azından günlük konuşmalar yapabilmeyi istiyorum.
She wanted to get away from everyday life.
- Günlük hayattan uzaklaşmak istedi.