I listened, but I didn't hear anything.
- Dinledim fakat hiçbir şey duymadım.
In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
- Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
Tom wanted to help Mary rake the leaves, but she was using the only rake.
- Tom Mary'ye yaprakları tırmıkla toplaması için yardım etmek istedi fakat o tek tırmığı kullanıyordu.
Tom speaks several languages fluently, but for his job, he only translates into his native language.
- Tom birkaç dili akıcı olarak konuşur fakat onun işi gereği, o sadece kendi ana diline çeviri yapar.
We thought their shop was a failure, but now they've gotten out from under and even expanded.
- Biz onların dükkanının bir başarısızlık olduğunu düşündük, fakat şimdi, zor günleri atlattılar ve hatta büyüdüler.
I know you think you understood what you thought I said, but I'm not sure you realized that what you heard is not what I meant.
- Ne söylediğimi sandığını anladığını düşündüğünü biliyorum fakat duyduğunun benim demek istediğimin olmadığını anladığından emin değilim.
Tom agreed to be here at 2:30, but he's not here yet.
- Tom 2.30'da burada olmayı kabul etti fakat o henüz burada değil.
My friend recommended that I shouldn't buy an iPad yet, but to wait until I see what Apple's competitors come out with.
- Arkadaşım henüz bir iPad almamam gerektiğini fakat Apple'ın rakiplerinin ne konuşacaklarını görünceye kadar beklememi tavsiye etti.
I would buy this watch, except it's too expensive.
- Bu saati satın alırdım fakat çok pahalı.
Ama Chuck, sana ve arkadaşlarına inanmıyorum!
- Fakat ben sana inanmıyorum Chuck ve de senin arkadaşlarına!