Basket oynamak çok zevklidir.
- Basketbol oynamak çok eğlenceli.
Tom went to an amusement park.
- Tom bir eğlence parkına gitti.
Where do you want to go today? An amusement park, or maybe a movie?
- Bugün nereye gitmek istiyorsun? Eğlence parkına mı yoksa belki filme mi?
Singing is an honest and pleasurable entertainment, but one must be careful to avoid singing or taking pleasure in listening to lewd songs.
- Şarkı söylemek dürüst ve zevk veren bir eğlence, ama insan müstehcen şarkılar söylememeye veya dinlememeye dikkat etmeli.
Tragedy is the entertainment of the nobles.
- Trajedi soyluların eğlencesidir.
He learnt the periodic table by heart just for fun.
- O sadece eğlence için periyodik tabloyu ezberledi.
It is a lot of fun to listen to music.
- Müzik dinlemek çok eğlenceli.
It was fun playing in the park.
- Parkta oynamak eğlenceliydi.
It is great fun to play with a puppy.
- Bir köpek yavrusu ile oynamak çok eğlenceli.
I need a distraction.
- Bir eğlenceye ihtiyacım var.
Movies are a great diversion.
- Filmler büyük bir eğlence.
Recreational drug use inspires many urban legends.
- Eğlence uyuşturucu kullanımı birçok şehir efsanelerine ilham veriyor.
Playing the piano is her favorite pastime.
- Piyano çalma onun gözde eğlencesidir.
His favourite pastimes were hunting and golf.
- Onun sevdiği eğlenceler avcılık ve golf.
A socialite is a person who is well known in fashionable society and is fond of social activities and entertainment.
- Bir sosyete moda toplumda iyi tanınan ve sosyal faaliyetlere ve eğlenceye düşkün bir kişidir.
Where there is music there is joy.
- Müziğin olduğu yerde eğlence var.
Music gives sound to fury, shape to joy.
- Müzik öfkeye ses, eğlenceye şekil verir.
Drunk people are so entertaining.
- Sarhoş insanlar çok eğlencelidir.
This game is very entertaining.
- Bu oyun çok eğlenceli.
Life is not all fun and games.
- Hayat eğlenceden ve oyundan ibaret değildir.
We are not here for fun and games.
- Biz eğlence ve oyunlar için burada değiliz.
After all the merrymaking, the apartment was in great disarray.
- Tüm eğlenceden sonra daire büyük bir karışıklık içindeydi.
Playing go is my only recreation.
- Go oynamak tek eğlencem.
Recreational drug use inspires many urban legends.
- Eğlence uyuşturucu kullanımı birçok şehir efsanelerine ilham veriyor.
It's fun to watch you dance.
- Dans etmeni izlemek eğlenceli.
Don't come to school to lark around.
- Sadece eğlence için okula gelme.
I don't like to mix business with pleasure.
- İşi eğlenceyle karıştırmaktan hoşlanmıyorum.
Did you go abroad for pleasure or on business?
- Yurtdışına eğlence için mi yoksa iş için mi çıktın?
The party wasn't much fun.
- Parti çok eğlenceli değildi.
Trang's party was as fun as a funeral wake.
- Trang'in partisi bir cenaze sonrasında olduğu kadar eğlenceliydi.
Once the festivity finishes, we'll go back to work.
- Eğlence bittiğinde işe geri döneceğiz.
Australians excel at sports and entertainment.
- Avustralyalılar spor ve eğlencede üstündürler.