His speech was an effective apology for the Government's policies.
 - Onun konuşması Hükümetin politikalarıyla ilgili etkili bir özürdü.
The uncertainty about the weather has had a definite effect upon the Englishman's character.
 - Hava hakkındaki belirsizlik İngilizlerin karakterlerinde belirli bir etkiye sahiptir.
I think that our living together has influenced your habits.
 - Sanırım birlikte yaşamamız alışkanlıklarını etkiledi.
That was probably what influenced their decision.
 - Onların kararını etkileyen muhtemelen oydu.
I was young and impressionable at that time.
 - O zamanlar genç ve kolay etkilenendim.
That day left a deep impression on me.
 - O gün bende derin bir etki bıraktı.
The impact of science on society is great.
 - Toplum üzerinde bilimin etkisi büyüktür.
It is not my purpose to investigate the impact of Emmet's theory on biology.
 - Amacım Emmet'in teorisinin biyolojiye olan etkisini araştırmak değildir.
The invasion of other countries is a shameful action.
 - Başka ülkelerin işgali utanç verici bir etkinliktir.
The government's actions were condemned worldwide.
 - Hükümetin etkinlikleri dünya çapında kınandı.
The problem affects the prestige of our school.
 - Sorun bizim okulun prestiji etkiler.
Worry affected his health.
 - Endişe onun sağlığını etkiledi.
Persuasion is often more effectual than force.
 - İkna genellikle zorlamaktan daha etkilidir.
Many fear that cuts in the defense budget will undermine the military's effectiveness.
 - Birçokları, savunma bütçesindeki kesintilerin ordunun etkinliğini baltalayacağından korkuyorlar.
What's your favorite summer activity?
 - Favori yaz etkinliğin nedir?
Does the medicine act quickly?
 - İlaç çabuk etki eder mi?
I don't think you understand the repercussions your actions have caused.
 - Hareketlerinin neden olduğu etkileri anladığını sanmıyorum.
No one correctly predicted the repercussions of these policies.
 - Hiç kimse bu politikaların etkilerini doğru bir şekilde öngöremedi.
Tom sounds impressed.
 - Tom etkilenmiş görünüyor.
The bus driver was not impressed when Tom pulled out a $50 note to pay his fare.
 - Otobüs şoförü, Tom'un bilet ücreti için elli dolar uzatmasından etkilenmedi.
Tom's stressful job is having a detrimental effect on his health.
 - Tom'un stresli işi sağlığı üzerinde zararlı bir etkiye sahiptir.
Stress balls are very effective.
 - Stres topları çok etkilidir.
The stock market crash of October 1987 in New York is still vividly remembered.
 - New York'ta Ekim 1987 borsa krizi hâlâ etkili bir şekilde hatırlanmaktadır.
What activity do you spend most of your time doing?
 - Zamanının çoğunu hangi etkinliği yaparak geçirirsin?
What's your favorite activity?
 - Senin gözde etkinliğin nedir?
Mrs. Tanaka, the new teacher, is offering Japanese as an extra curricular activity twice a week to interested students.
 - Bayan Tanaka, yeni öğretmen, Japoncayı haftada iki kez ilgili öğrencilerine müfredat dışı etkinlik olarak öneriyor.
We want to make learning effective, interesting, and fascinating.
 - Biz öğrenmeyi, etkili, ilginç ve etkileyici yapmak istiyoruz.
I was impressed by the general knowledge of Japanese students.
 - Japon öğrencilerinin genel kültür bilgisinden etkilendim.
I want to learn to speak Hawaiian, so I can impress my girlfriend.
 - Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.
Nancy has a hold on her husband.
 - Nancy'nin kocası üzerinde bir etkisi var.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
 - Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.