endişeyle

listen to the pronunciation of endişeyle
Turkish - English
in suspense
anxiously

Tom anxiously looked around. - Tom endişeyle etrafına bakındı.

Tom waited anxiously. - Tom endişeyle bekledi.

endişe
apprehension

Their apprehensions were justified. - Onların endişeleri haklı çıktı.

Your apprehensions were justified. - Senin endişelerin haklı çıktı.

endişe
{i} anxiety

He caused his parents a lot of anxiety. - Ailesini çok endişelendirdi.

He waited for his son with anxiety. - (O) oğlunu endişeyle bekledi.

endişe
concern

Mr Johnson was concerned about the amount of money that was being lost because of careless management. - Bay Johnson dikkatsiz yönetimi nedeniyle kaybedilen para miktarı hakkında endişe ediyordu.

I am concerned for your health. - Ben sizin sağlığınız için endişe duyuyorum.

endişe
worry

Toil and worry caused his health to break down. - Çok çalışmak ve endişe onun sağlığının bozulmasına neden oldu.

Many people worry about paying their bills. - Bir sürü insan faturalarını ödeme konusunda endişeleniyor.

endişeyle beklemek
sweat it out
endişe
{i} suspense
endişe
{i} fret

Don't fret too much, okay? - Çok fazla endişelenme, tamam mı?

endişe
anxiety, worry, concern, solicitude, care, apprehension; doubt; fear
endişe
angst
endişe
perturbation
endişe
fears
endişe
{i} stew
endişe
distress
endişe
fear

The child's fear worried the parents. - Çocuğun korkusu ebeveynlerini endişelendirdi.

How serious is Tom's sickness? - We should fear the worst. - Tom'un hastalığı ne kadar ciddi? En kötü ihtimalmiş gibi endişelenmeliyiz.

endişe
qualm

Tom had no qualms at all about speaking in front of such a large audience. - Tom'un böylesine büyük bir izleyicinin önünde konuşma hakkında hiç endişesi yoktu.

endişe
apprehensiveness
endişe
solicitude
endişe
inquietude
endişe
preoccupation
endişe
anxiousness
endişe
disquietude
endişe
scruple
endişe
care

Don't worry about Tom. He can take care of himself. - Tom hakkında endişelenme. O kendine bakabilir.

Mr Johnson was concerned about the amount of money that was being lost because of careless management. - Bay Johnson dikkatsiz yönetimi nedeniyle kaybedilen para miktarı hakkında endişe ediyordu.

endişe
disturbance
endişe
uneasiness
endişe
agitation
endişe
doubt
endişe
disquiet

This is deeply disquieting. - Bu çok endişe verici.

endişe
bugbear
endişe
worriment
Turkish - Turkish

Definition of endişeyle in Turkish Turkish dictionary

ENDİŞE
(Osmanlı Dönemi) f. Korku. Düşünce. Merak, keder, kuruntu
endişe
Korku
endişe
Tasa, kaygı: "Bütün çehrelere hemen bir durgunluk, hüzün, endişe çökerdi."- R. H. Karay
endişe
Düşünce
endişe
Kuşku
endişe
Tasa, kaygı; kuşku, korku