eğitimsiz

listen to the pronunciation of eğitimsiz
Turkish - English
uneducated

Layla was a single-minded, uneducated girl and she probably was too immature to be a mother. - Leyla tek yönlü, eğitimsiz bir kızdı ve muhtemelen anne olmak için fazla olgunlaşmamıştı.

His father was a wealthy, uneducated farmer who died three months before Newton was born. - Onun babası Newton doğmadan üç ay önce ölen varlıklı ve eğitimsiz bir çiftçiydi.

untutored
unenlightened
ignorant
illiterate
eğitim
{i} education

The quality of higher education must answer to the highest international standards. - Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.

Education aims to develop potential abilities. - Eğitim potansiyel yeteneklerini geliştirmeyi amaçlamaktadır.

eğitim
training

I think you should stick to your training schedule. - Sanırım eğitim planına bağlı kalmalısın.

They needed jobs and training. - Onların işlere ve eğitime ihtiyacı vardı.

eğitim
{i} instruction

The level of English instruction in the country is very low. - Kırsalda İngilizce eğitimi seviyesi çok düşük.

The trainer gave instructions in the afternoons. - Eğitimci öğleden sonraları talimatlar verdi.

eğitim
(Askeri) drill
eğitim
education, instruction, schooling; training; drill
eğitim
practice
eğitim
{i} nurture
eğitim
(Askeri) exercise
eğitim
educational

The educational system is now under review. - Eğitim sistemi şu anda inceleme altında.

Television could be an important source of culture, and its educational broadcasts are valued in many schools. - Televizyon önemli bir kültür kaynağı olabilir, ve eğitim yayınlarına birçok okulda değer verilmektedir.

eğitim
instructional
eğitim
(Hukuk) (mesleki) training
eğitim
schooling

I will have to wait till I finish schooling and start earning money. - Eğitimi bitirinceye ve para kazanmaya başlayıncaya kadar beklemek zorunda kalacağım.

The mandatory character of schooling is rarely analyzed in the multitude of works dedicated to the study of the various ways to develop within children the desire to learn. - Eğitimin zorunlu karakteri çocukların içinde öğrenme arzusu geliştirmek için çeşitli şekillerde çalışmaya adanmış işlerin çokluğunda nadiren analiz edilir.

eğitim
course

She was able to continue her education through correspondence courses. - O, mektupla öğretim ile eğitimine devam edebildi.

Is physical education a required course? - Beden eğitimi gerekli bir ders mi?

eğitim
in training
eğitim
exercitation
eğitim
discipline
eğitim
traınıng
eğitim
pedagogy, pedagogics
eğitim
(Hukuk) education, training
eğitim
reeducation
Turkish - Turkish
Eğitim görmemiş, eğitilmemiş
Eğitim
terbiye
eğitim
Belli bir bilim dalı veya sanat kolunda yetiştirme, geliştirme ve eğitme işi
eğitim
Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine yardım etme, terbiye
eğitim
Belli bir bilim dalı veya sanat kolunda yetiştirme, geliştirme ve eğitme işi: "Mezun olduktan sonra yüksek eğitim için Lyon'a gönderilir."- H. Taner. Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine yardım etme, terbiye: "Eğitim, bizim istediğimiz kalıplara göre adam yetiştirmek değildir."- H. Taner
eğitim
Eğitim bilimi
eğitimsiz
Favorites