düzenlemeye

listen to the pronunciation of düzenlemeye
Turkish - English
edit out
To remove before publication or broadcasting (as an editorial decision)
If you edit something out of a book or film, you remove it, often because it might be offensive to some people. His voice will be edited out of the final film She edited that line out again. = cut
düzenle
{f} order

He put his room in order. - O, odasını düzenledi.

She put her room in order. - O, odasını düzenledi.

düzenle
timetable
düzenle
{f} sort out
düzenle
(Bilgisayar) edit

Adobe and Apple both have top-notch video editing programs. - Hem Adobe'nin hem de Apple'ın üst seviye düzenleme programları var.

What's your favorite image editing software? - En sevdiğiniz resim düzenleme yazılımı hangisi?

düzenle
(Bilgisayar) edit ratings
düzenle
(Bilgisayar) edit in
düzenle
(Bilgisayar) compact
düzenle
{f} tidy

I am not going out because I have to tidy my room. - Odamı düzenlemek zorunda olduğum için dışarı çıkmayacağım.

düzenle
{f} scheduling
düzenle
arrange

Tom hangs his clothes, then arranges them by color. - Tom elbiselerini asar, sonra onları rengine göre düzenler.

Emily is very interested in tea ceremony and flower arrangement. - Emily, çay töreni ve çiçek düzenlemesi ile çok ilgileniyor.

düzenle
{f} landscaping
düzenle
{f} regularized
düzenle
regulate

Rice prices are regulated by the government. - Pirinç fiyatları hükümet tarafından düzenlenir.

Hong Kong is the least regulated economy in Asia. - Hong Kong Asya'daki en az düzenlenmiş ekonomidir.

düzenle
{f} regulating

The President needs to sign a law regulating public spending. - Başkanın kamu harcamalarını düzenleyen bir yasayı imzalanması gerekiyor.

düzenle
{f} organized

He organized a summer rock festival. - O, bir yaz rock festivali düzenledi.

Who organized that meeting? - O toplantıyı kim düzenledi?

düzenle
regularize
düzenle
organize

I think it's time for me to organize a party. - Sanırım bir parti düzenlememin zamanıdır.

She tried to persuade him to organize a boycott. - O, onu bir boykot düzenlemesi için ikna etmeye çalıştı.

düzenle
tidy up
düzenle
clear up
düzenle
{f} coordinate
düzenle
{f} organizing

She spends more time organizing than I. - O, düzenlemede benden daha fazla zaman harcar.

düzenle
{f} submitted
düzenle
{f} coordinating
düzenle
clear#up
düzenle
{f} schedule

Tom scheduled a last-minute meeting. - Tom bir son dakika toplantısı düzenledi.

I have to organize my schedule before the end of the month. - Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.

düzenle
space out
düzenle
coordinated
düzenle
spaceout
düzenle
rhythm
düzenle
redd
düzenle
arranged

The two stamp collectors arranged a trade. - İki pul koleksiyoncusu bir takas düzenledi.

I arranged catering for tomorrow's party. - Yarınki parti için yeme içme işini düzenledim.

düzenlemeye
Favorites