In times of abundance, remember the times of famine.
- Bolluk zamanlarında kıtlık zamanlarını hatırla.
She lives in abundance.
- Bolluk içinde yaşıyor.
It is lamentable to remember what abundance of noble blood hath been shed with small benefit to the Christian state. - Sir Walter Raleigh.
There are abundant food supplies.
- Bol gıda malzemeleri var.
Natural resources are not abundant in Japan.
- Japonya'da doğal kaynaklar bol değildir.
We have ample time to catch our train.
- Trenimizi yakalamak için bol zamanımız var.
Why do you keep saying there's ample time?
- Niçin bol zaman olduğunu söylemeyi sürdürüyorsun?
A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
- Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
The original qipao was wide and loose.
- Orijinal qipao geniş ve boldu.
This is a bit too loose around my waist.
- Bu bana biraz bol geliyor.
Tom wore a long, loose-fitting coat.
- Tom uzun bol ceket giydi.
Between meals, he usually manages to stow away a generous supply of candy, ice cream, popcorn and fruit.
- Yemekler arasında genellikle bol miktarda şekerleme, dondurma, patlamış mısır ve meyve yiyebiliyor.
Tom is generous and kind.
- Tom eli bol ve naziktir.
Tom drinks copious amounts of alcohol.
- Tom bol miktarda alkol içer.
They begin losing copious amounts of hair.
- Bol miktarda kıl kaybetmeye başladılar.
The rice we harvested is bountiful.
- Bizim biçtiğimiz pirinç boldur.
The dress has a full skirt.
- Elbisenin bol bir eteği var.
She is still full of energy.
- O hala bol enerji var.
A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
- Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
We have a plentiful supply of water.
- Bol miktarda suyumuz var.
We have had plenty of snow this year.
- Bu yıl bol karımız vardı.
The troops had plenty of arms.
- Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
We have had plenty of snow this year.
- Bu yıl bol karımız vardı.
We have had plenty of rain this year.
- Bu yıl bol yağmur vardı.
Very large windows assure abundant natural daylight.
- Çok büyük pencereler bol doğal gün ışığı sağlar.
He endowed the college with a large sum of money.
- O, üniversiteye bol miktarda para bağışladı.
These jeans are baggy.
- Bu pantolon torba gibi bol.
Mary wore a long baggy T-shirt down to her knees.
- Mary dizlerine kadar uzanan uzun bol bir tişört giyiyordu.
I apologized profusely.
- Ben bolca özür diledim.
Tom apologized profusely.
- Tom bol bol özür diledi.