bir az

listen to the pronunciation of bir az
Turkish - English
a little
To a small extent or degree

The door was opened a little.

a small amount

A little water has spilled.

to a small degree; somewhat; "it's a bit warm"; "felt a little better"; "a trifle smaller"
rather, quite, to a certain extent, somewhat (e.g.: "I found Tom a little sarcastic")
{s} a bit, a few, a handful
biraz
some

Put some salt on your meat. - Etinin üzerine biraz tuz koy.

I need some body lotion. - Biraz vücut losyonuna ihtiyacım var.

biraz
a little

I speak a little Japanese. - Ben biraz Japonca konuşuyorum.

I am learning a little English. - Ben biraz İngilizce öğreniyorum.

biraz
bit

Can I give you a bit of advice? - Sana biraz tavsiye verebilir miyim?

Could you move the chair a bit? - Sandalyeyi biraz oynatabilir misiniz?

biraz
any

Give me some coffee if there is any left. - Eğer kaldıysa bana biraz kahve ver.

Tom could think of no reason why he should give Mary any money. - Tom Mary'ye niçin biraz para vermesi gerektiğine dair hiçbir neden düşünemiyordu.

biraz
some; tolerable
biraz
a bit

Could you move the chair a bit? - Sandalyeyi biraz oynatabilir misiniz?

You should relax a bit. - Biraz sakinleşmelisin.

biraz
something of

You're something of a troublemaker, aren't you? - Sen biraz baş belasısın, değil mi?

He is something of an expert on oriental art. - O, oryantal sanatında birazcık uzmandır.

biraz
not least
biraz
somewhat

The air feels somewhat cold this morning. - Bu sabah hava biraz soğuk.

The washing machine is somewhat out of order. - Çamaşır makinesi biraz bozuk.

biraz
something

It's something a bit different and the people I was hanging around with wore them. - Bu biraz farklı bir şeydi ve beraber takıldığım insanlar bunlardan takıyordu.

She needed some money to buy something to feed her dog. - Köpeğini besleyecek bir şey almak için biraz paraya ihtiyacı vardı.

biraz
mild

Tom seems mildly interested. - Tom biraz ilgili görünüyor.

Tom only looks mildly interested. - Tom sadece biraz ilgili görünüyor.

biraz
a shade

He is a shade better today. - O bugün biraz daha iyi.

The weather is a shade better today. - Hava bugün biraz daha iyi.

biraz
to a degree
biraz
a smal amount
biraz
a trifle
biraz
a spot of

Do you want a spot of coffee? - Biraz kahve ister misiniz?

biraz
a small number of
biraz
slightly

My wife's hands are slightly smaller than the shop assistant's. - Eşimin elleri tezgahtarınkinden biraz daha küçük.

My grandmother is hard of hearing. In other words she is slightly deaf. - Büyükannem biraz ağır işitir. Yani hafifçe sağırdır.

biraz
awhile

John, you've been working too hard. Have a seat and rest awhile. - John, çok çalışıyorsun. Otur ve biraz dinlen.

biraz
a little bit

I was a little bit disappointed. - Biraz hayal kırıklığına uğradım.

I'm a little bit tired today. - Bugün biraz yorgunum.

biraz
mildly

Tom only looks mildly interested. - Tom sadece biraz ilgili görünüyor.

Tom seems mildly interested. - Tom biraz ilgili görünüyor.

biraz
moderately
BİRAZ
alittle
biraz
of something
biraz
a little, some, a bit; slightly; awhile
biraz
a little, some
biraz
modicum
biraz
{s} tolerable
Turkish - Turkish

Definition of bir az in Turkish Turkish dictionary

Biraz
(Osmanlı Dönemi) NEV'AN
BİRAZ
(Osmanlı Dönemi) Karşı karşıya kavga etme. Savaşa atılma
biraz
Kısa bir süre için: "Uzun etme iki gözüm biraz da bize uğra."- O. Rifat
biraz
Az miktarda, çok değil: "Biraz yağmur yağdı mı, Beyoğlu'nun yaya kaldırımlarında yürüyebilirsen yürü."- F. R. Atay
biraz
Yeterince değil, yeter ölçüde değil
biraz
Az miktarda, çok değil
biraz
Kısa bir süre için