Babam alışveriş yaparken annem arabada kaldı.
 - Mor blev i bilen mens far handlede ind.
O, ona arabasını sattı.
 - Hun solgte sin bil til ham.
Bu arabayı sana kim sattı?
 - Hvem solgte denne bil til dig?
Do you know where your father went?
 - Babanın nereye gittiğini biliyor musun?
A healthy man does not know the value of health.
 - Sağlıklı olan adam sağlığın değerini bilmez.
Everybody knew she could speak English well.
 - Onun iyi İngilizce konuşabildiğini herkes biliyordu.
They knew they must fight together to defeat the common enemy.
 - Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.
She got married without her parents knowing it.
 - O, anne ve babasının bilgisi olmadan evlendi.
Tom accused Mary of not knowing how to love or how to accept someone's love.
 - Tom Mary'yi sevmeyi ya da birinin aşkını kabul etmeyi bilmemekle suçladı.
Ken can play the violin, not to mention the guitar.
 - Ken keman çalabilir, gitardan bahsetmeye bile gerek yok.
I invited Ken, Bill and Yumi.
 - Ken, Bill ve Yumi'yi davet ettim.
The firm is known for its high-quality products.
 - Firma, yüksek kaliteli ürünleriyle bilinmektedir.
The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.
 - Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.
Most Americans did not have the money to own an automobile.
 - De fleste amerikanere havde ikke råd til en bil.
An automobile has four wheels.
 - En bil har fire hjul.
He admired my new car.
 - Han beundrede min nye bil.
Can your brother drive a car?
 - Kan din bror køre bil?
Puedes coger mi coche si quieres.
 - Du kan tage min bil, hvis du vil.
¡Oh no! Se me perdieron las llaves del coche.
 - Åh nej! Jeg har tabt bilnøglerne.