O, bana yeni arabasını gösterdi.
 - Hun viste mig sin nye bil.
Babam alışveriş yaparken annem arabada kaldı.
 - Mor blev i bilen mens far handlede ind.
Bu arabayı sana kim sattı?
 - Hvem solgte denne bil til dig?
Do you know how to play chess?
 - Satranç oynamayı biliyor musun?
Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
 - Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.
They knew they must fight together to defeat the common enemy.
 - Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.
Everybody knew she could speak English well.
 - Onun iyi İngilizce konuşabildiğini herkes biliyordu.
There is no knowing which team will win.
 - Hangi takımın kazanacağını bilmek zor.
She got married without her parents knowing it.
 - O, anne ve babasının bilgisi olmadan evlendi.
Ken didn't know what to say next.
 - Ken gelecek defa ne söyleyeceğini bilmiyordu.
I invited Ken, Bill and Yumi.
 - Ken, Bill ve Yumi'yi davet ettim.
His name is known to everyone in this town.
 - Onun adı bu kasabada herkesçe bilinmektedir.
The firm is known for its high-quality products.
 - Firma, yüksek kaliteli ürünleriyle bilinmektedir.
Most Americans did not have the money to own an automobile.
 - De fleste amerikanere havde ikke råd til en bil.
An automobile has four wheels.
 - En bil har fire hjul.
Selling cars is my job.
 - At sælge biler er mit arbejde.
Can your brother drive a car?
 - Kan din bror køre bil?
Puedes coger mi coche si quieres.
 - Du kan tage min bil, hvis du vil.
Chris no tenía coche.
 - Chris havde ikke en bil.