Endişelenmek için iyi bir nedenim var.
- I've got a good reason to be worried.
Annesi onun hakkında endişeli.
- His mother is worried about him.
Grant, malzemeler konusunda endişeli değildi.
- Grant was not worried about supplies.
İlk önce ben kızımın sağlığı hakkında çok kaygılıyım.
- First of all, I'm very worried about my daughter's health.
Gerçekten kaygılı görünüyorsun.
- You look really worried.
Salgın konusunda gereksiz yere endişeli olmak için hiçbir sebep yoktur.
- There is no reason to be unnecessarily worried about the outbreak.
Endişeli olmak elimde değil.
- I can't help being worried.
Endişelenmek için iyi bir nedenim var.
- I've got a good reason to be worried.
Üzgünüm. Tom kız kardeşinin kazasından beri hiç kimseyle konuşmuyor.
- I'm worried. Tom hasn't been talking to anyone since his sister's accident.
Tom, Mary'nin onun hakkında üzgün olmasından etkilenmişti.
- Tom was touched that Mary was worried about him.
... my wife, she was eight months pregnant and she was worried ...
... have that interest. So you should never be worried about ...