Definition of altern in English Turkish dictionary
- alternate
 -  {f} sıra ile yapmak
 - alternative
 -  {i} alternatif 
Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
 - The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
Teklif ettiğine alternatif yok mudur?
 - Is there no alternative to what you propose?
 - alternate
 -  {f} değişimli olarak yapmak
 - alternate
 - değişimli 
 - alternative
 -  {i} seçenek 
Başka seçenek olmadığını kabul ettik.
 - We agreed that there was no other alternative.
Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.
 - They had no alternative but to retreat.
 - alternate
 - alternatif 
Ben alternatif bir plan önerebilir miyim?
 - I may suggest an alternate plan?
O, alternatif bir plan önerdi.
 - He proposed an alternate plan.
 - alternate
 -  {s} birbirini izleyen
 - alternate
 - birbiri ardından gelen 
 - alternative
 -  {i} şık
 - alternative
 -  {s} öbür
 - alternative
 -  {s} değişik
 - alternative
 - varyant 
 - alternate
 - mütenavip 
 - alternate
 - değişik 
 - alternate
 -  (Bilgisayar) iki taraftan
 - alternate
 - sırayla olan 
 - alternate
 -  (Bilgisayar) diğer
 - alternate
 - varyant 
 - alternate
 - değişke 
 - alternate
 -  {f} birbirini izlemek
 - alternate
 - yardımcı 
 - alternate
 -  (Bilgisayar) almaşık yedek
 - alternate
 - nöbetleşe yapmak 
 - alternate
 -  (Bilgisayar) değiştir
 - alternate
 - sırayla yapmak 
 - alternate
 - almaşmak 
 - alternate
 -  (Bilgisayar) sağa sola kaydır
 - alternate
 - başka 
 - alternate
 - yerini alabilen 
 - alternate
 -  (Bilgisayar) farklı 
Kitabın farklı sayfalarında resimler vardır.
 - There are pictures on alternate pages of the book.
 - alternate
 -  (Bilgisayar) seçenek
 - alternate
 - birbiri ardına gelen 
 - alternate
 -  (Bilgisayar) yedek
 - alternate
 - vekil 
 - alternating
 - birbirini izleyen 
 - alternation
 - birbirini sırayla izleme 
 - alternative
 - yerine geçebilen 
 - alternative
 - değişke 
 - alternative
 - almaşık 
 - alternative
 -  (Dilbilim) eşil
 - alternative
 - dalgalı 
 - alternative
 - tortu 
 - alternative
 - yedek 
 - alternate
 -  {i} almaşık
 - alternate
 -  {f} takip et
 - alternate
 - bir o 
 - alternate
 - münavebeli 
 - alternate
 - bir öteki 
 - alternately
 - nöbetleşe 
 - alternately
 - sıra ile 
 - alternating
 - münavebeli 
 - alternating
 -  {f} değiş
 - alternation
 - münavebe 
 - alternation
 - almaş 
 - alternation
 - değişim 
 - alternative
 - başka 
Döğüşmekten başka seçeneğimiz yoktu.
 - We had no alternative but to fight.
Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.
 - They had no alternative but to retreat.
 - alternative
 - seçimli 
 - alternative
 - diğer 
Diğer alternatifleri dikkate aldın mı?
 - Did you consider other alternatives?
Diğer alternatiflerin ihtimalini düşünmek için zerre kadar istekli olmadığına inanamıyorum.
 - I can't believe that you aren't at least willing to consider the possibility of other alternatives.
 - alternative
 - iki şıktan biri 
 - Alternation
 -  (Tarım) ekim nöbeti
 - alternate
 -  {f} değiş
 - alternate
 - karşılıklı 
 - alternate
 -  (Jeoloji) ardalanmak
 - alternatives
 - alternatifler 
Alternatifler nelerdir?
 - What are the alternatives?
Diğer alternatiflerin ihtimalini düşünmek için zerre kadar istekli olmadığına inanamıyorum.
 - I can't believe that you aren't at least willing to consider the possibility of other alternatives.
 - alternatives
 - alternatifli 
 - alternate
 -  {i} başkasının yerine geçebilen kimse, yedek
 - alternate
 -  {f} -i nöbetleşe/sırayla yapmak
 - alternate
 -  {f} değişmek
 - alternate
 - sırayla değiş 
 - alternate
 -  {f} değiştirmek
 - alternate
 - değişmeli 
 - alternate
 -  {f} -in birbirini sırayla izlemesini sağlamak; (with) birbirini sırayla izlemek/takip etmek: In her speech
 - alternate
 - karşılık 
 - alternate
 - muavin 
 - alternate
 - münavebe ile birbirini takip etmek veya ettirmek 
 - alternate
 - değişerek oluşan 
 - alternate
 - (fiil)kil, muavin 
 - alternate
 - alternating current dalgalı akım 
 - alternate
 - birbir öteki 
 - alternate
 -  {s} birbirini sırayla izleyen (şeyler)
 - alternate
 -  {s} (Botanik) almaşık, alternatif
 - alternate
 - her iki günde bir 
 - alternate
 -  {f} birbirini takip etmek
 - alternate
 -  {f} değiş: adj.yardımcı
 - alternate
 - dönüşümlü 
Biz odayı dönüşümlü olarak temizledik.
 - We alternated in cleaning the room.
 - alternately
 - sırayla değişerek 
 - alternately
 - sıra ile,sırayla 
 - alternately
 - değişimli olarak 
 - alternately
 - münavebe ile 
 - alternating
 - değişen 
 - alternating
 -  {s} dalgalı
 - alternating
 -  {s} alternatif 
Bir alçak basınç alanı rüzgar ve yağmur alternatifi ile İskandinavya'nın tümünü kapsar.
 - A low pressure area covers all of Scandinavia with alternating wind and rain.
 - alternation
 -  {i} birbirini izleme
 - alternation
 - değişim tahavvül 
 - alternation
 -  (Tıp) Vücudun tabiatını değiştirme ve ıslah etme
 - alternation
 -  {i} nöbetleşe/sırayla yapma
 - alternation
 - birbirinin yerine geçme 
 - alternation
 -  {i} birbirini sırayla izlemesini sağlama; birbirini sırayla izleme
 - alternation
 -  {i} değişimli olma
 - alternation
 -  {i} nöbetleşme
 - alternation
 - birbirini takip etme 
 - alternation
 - sıralı değişim 
 - alternative
 - iki şeyden biri 
 - alternative
 -  (Tıp) vücudun tabiatını değişitren ve islah eden ilaç
 - alternative
 -  (Askeri) YEDEK; ALTERNATİF
 - alternative
 - Yapacak başka bir şey yoktu 
 - alternative
 - Başka çarem kalmamıştı 
 - alternative
 - iki şıktan birini seçme imkanını gösteren 
 - alternative
 - iki şıktan biri I had no alternative 
 - alternative
 - öteki 
Bu, ötekinden daha iyi.
 - It's better than the alternative.
 - alternative
 -  {i} seçenek, alternatif, şık: We had no alternative. Başka çaremiz kalmamıştı./Yapacak başka bir şey yoktu
 - alternative
 - çare 
 - alternative
 - Bk. Alternate