alkışlanmak

listen to the pronunciation of alkışlanmak
Turkish - English
draw applause
alkışla
gave applause
alkışla
{f} clap

The audience clapped when the concert was over. - Konser bittiğinde seyirci alkışladı.

They did not clap for us. - Onlar bizi alkışlamadılar.

alkışla
{f} acclaimed

They acclaimed him emperor. - Onu alkışlarla imparator ilan ettiler

The audience acclaimed the actors for their performance. - Seyirci, performansları için oyuncuları alkışladı.

alkışla
give applause
alkışla
given applause
alkışla
applaud

The audience applauded the actress. - Seyirci aktristi alkışladı.

The whole audience got up and started to applaud. - Tüm seyirci ayağa kalktı ve alkışlamaya başladı.

alkışla
{f} acclaim

They acclaimed him emperor. - Onu alkışlarla imparator ilan ettiler

The audience acclaimed the actors for their performance. - Seyirci, performansları için oyuncuları alkışladı.

ayakta alkışlanmak
Receive a standing ovation

After her glamorous performance , she received a standing ovation.

alkışla
clapping

Tom stopped clapping. - Tom alkışlamayı durdurdu.

The audience stopped clapping. - Seyirci alkışlamayı bıraktı.

Turkish - Turkish
Alkışlama işine konu olmak: "Hususi numaraları ile tutuluyor, beğeniliyor, alkışlanıyordu."- O. C. Kaygılı
Alkışlama işine konu olmak
alkışlanma
Alkışlanmak işi
alkışlanmak
Favorites