Tom has gotten accustomed to it working here.
 - Tom burada çalışmaya alışmış durumda.
He is accustomed to bribing anyone who gets in his way.
 - Yoluna çıkan herhangi birine rüşvet vermeye alışmış.
I am in the habit of taking a walk every day.
 - Her gün yürümeye alışkınım.
He was in the habit of taking a walk before breakfast every morning.
 - Onun her sabah kahvaltıdan önce yürüme alışkanlığı vardı.
Whenever she goes shopping, she ends up buying more than she can afford.
 - O ne zaman alışverişe gitse, kendini gücünün yettiğinden daha fazlasını alarak bitirir.
You could save money by buying in bulk.
 - Toptan alışveriş yaparak para tasarrufu yapabilirsin.
His new book met with a favorable reception.
 - Onun yeni kitabı tatminkar bir alışla karşılaştı.
It'll take some time to get used to living here.
 - Burada yaşamaya alışmak biraz zaman alacak.
It always takes time to get used to a new place.
 - Yeni bir yere alışmak her zaman zaman almaktadır.