adverb scarce 2

listen to the pronunciation of adverb scarce 2
English - Turkish

Definition of adverb scarce 2 in English Turkish dictionary

scarcely
güç bela

Telefon çalmadan önce güç bela eve varmıştım. - Scarcely had I reached home before the telephone rang.

scarcely
z. hemen hemen, neredeyse, ancak; pek: He scarcely knows a word of Italian. Hemen hemen hiç İtalyanca bilmiyor. It's scarcely more than a
scarcely
ancak
scarcely
anca
scarcely
hemen hemen hiç

Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz. - Tom scarcely ever gets any exercise.

scarcely
güçlükle

O adını güçlükle yazabiliyor. - He can scarcely write his name.

Tom güçlükle nefes alabildi. - Tom could scarcely breathe.

scarcely
pek az
scarcely
zar zor
scarcely
hemen hemen

Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz. - Tom scarcely ever gets any exercise.

Bir gökkuşağı belirmeden önce, hemen hemen yağmur durmuştu. - Scarcely had the rain stopped before a rainbow appeared.

scarcely
kıtı kıtına
scarcely
ucu ucuna
scarcely
neredeyse hiç

Neredeyse hiç nefes alamadım. - I could scarcely breathe.

Neredeyse hiç para kalmamıştı. - There was scarcely any money left.

scarcely
henüz

Yangın çıktığında pazar henüz açılmıştı. - Scarcely had the market opened when the fire broke out.

Biri kapıyı çaldığında o, kitabı okumaya henüz başlamıştı. - She had scarcely started reading the book, when someone knocked at the door.

English - English
scarcely
adverb scarce 2
Favorites