English - Turkish
Definition of a single particle of a substance in English Turkish dictionary
- grain
- {i} tanecik
- grain
- (Mühendislik) tane
Tek bir tane pirinci israf etmeyin!
-Waste not a single grain of rice!
Bir sahilde kum tanelerinin sayısı hesaplanabilir.
-The number of grains of sand on a beach is calculable.
- grain
- tahıl
Pirinç milyonlarca insanı besleyen bir tahıldır.
-Rice is a grain that feeds billions of people.
Her yıl Kanada'dan tahıl ithal ederiz.
-We import grain from Canada every year.
- grain
- greyn
- grain
- (Gıda) hububat tanesi
- grain
- (Tekstil) kumaş çizgisi
- grain
- zerrecik
- grain
- parça
- grain
- zerre
Onun hikayesinde bir zerre gerçek yok.
-There is not a grain of truth in his story.
- grain
- tohum
Çiftçiler, tahıl tohumlarını ilkbaharda ekerler.
-Farmers sow grain seeds in spring.
- grain
- mermer taklidi boyamak
- grain
- {f} damarlı yapmak
- grain
- {i} (arpa, buğday, mısır v.b.) tane: three grains of wheat üç buğday tanesi
- grain
- {i} (bir ağaç parçasının içindeki)
- grain
- (isim) tane, tahıl, tanecik, zerre, granül, damar, çizgi, damarlı yüzey
- grain
- ağaç damarlarını taklit edercesine boyamak
- grain
- {i} damarlı yüzey
- grain
- (Tıp) Eczacı tartısında 0.065 gram
- grain
- hububat,tohum
Related Terms
English - English
Definition of a single particle of a substance in English English dictionary
- grain
a grain of salt.
a single particle of a substance
Hyphenation
a sin·gle par·ti·cle of a sub·stanceTurkish pronunciation
ı sînggıl pärtıkıl ıv ı sʌbstınsPronunciation
/ə ˈsəɴɢgəl ˈpärtəkəl əv ə ˈsəbstəns/ /ə ˈsɪŋɡəl ˈpɑːrtəkəl əv ə ˈsʌbstəns/
Resimler
History
Favorites