Buz gibi bir rüzgar bizi kemiklerimize kadar dondurdu.
 - The icy wind cut us to the bones.
Köpeğe bir kemik verdim, havlaması durdu.
 - I gave the dog a bone, stopping its barking.
Bu çok kılçıklı bir balık.
 - This fish has a lot of bones.
Çok kılçıklı balıkları sevmiyorum.
 - I don't like fish with lots of bones.