Devrim konseyi strateji planlamak için toplandı.
 - The revolutionary council met to plan strategy.
Her şeyi planlamak zorundayım.
 - I have to plan everything.
Başarılı olmak için iyi bir plan yapmak zorundasın.
 - To be successful, you have to establish a good plan.
Daha iyi bir plan yapmak zorundayız.
 - We've got to have a better plan.
Yeni plan hakkında seninle aynı düşüncede değilim.
 - I can't agree with you with regard to the new plan.
Sigara içerken planı tasarladım.
 - I conceived of the plan while I was smoking.
Tüm Amerikan işçilerinin yaklaşık yarısının iş yeri emeklilik tasarruf planına girişleri yok.
 - About half of all American workers do not have access to workplace retirement savings plan.
Biz onun yeni bir yol yapma planına karşı çıktık.
 - We opposed his plan to build a new road.
Müttefik askeri liderler Japon planını yenmek için bir yol buldu.
 - Allied military leaders found a way to defeat the Japanese plan.
Tom için bir parti tertip ettim.
 - I planned a party for Tom.
Tom'un o proje üzerinde çok fazla zaman harcamayı planladığından şüpheliyim.
 - I doubt that Tom planned to spend so much time on that project.
Projeyi sorunsuz olarak daha ileriye götürmek için, biz planı birkaç kez revize ettik.
 - In order to progress the project smoothly, we have revised the plan several times.
He didn't really have a plan; he had a goal and a habit of control.