Ve yolcular onu hatırlıyor mu?
 - And do the travellers remember him?
Birçok ülkeden gezgin geldi.
 - The travelers came from many lands.
Gezgin bana yol sormak için durdu.
 - The traveler stopped to ask me the way.
Yolcular gecikmenin nedenini öğrenmeyi bekliyor.
 - The travelers are waiting to know the cause of the delay.
Tom'un gerçekten bir zaman yolcusu olduğuna inanan bir sürü insan var.
 - There are a lot of people who believe that Tom really is a time traveler.
Ben çok gezgin değilim.
 - I am not much of a traveller.
Kısacası, misafirler ve gezginler arasında bir fark vardır.
 - In short, there is a difference between guests and travellers.
Evliya Çelebi 17. yüzyılda yaşamış bir Türk seyyahıdır.
 - Evliya Celebi was a Turkish traveller who lived in the 17th century.
Yabancı bir arazi yok; yalnızca yabancı olan seyyah budur.
 - There is no foreign land; it is the traveller only that is foreign.