Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.
 - The president was forced to return to Washington.
Çocuğun planı, tıp öğrenimi yapmak ve bir doktor olarak Saint Croix'a dönmekti.
 - The boy's plan was to study medicine and return to Saint Croix as a doctor.
Kitabı bugün kütüphaneye iade etmek zorundayım.
 - I have to return this book to the library today.
Dün yeşil bir kanepe aldım, ama kapıdan sığdıramadım, bu yüzden geri iade etmek zorunda kaldım.
 - I bought a green couch yesterday, but I couldn't fit it through the door, so I had to return it.
O onun aşkını geri çevirmedi.
 - He did not return her love.
Tom karşılık olarak ne istiyor.
 - What does Tom want in return?
Tom karşılık olarak ne bekliyor?
 - What does Tom expect in return?