Tom silahını garajdaki bir demet yağlı paçavranın altına sakladı.
 - Tom hid the gun under a bunch of oily rags in his garage.
Mary Tom'dan ayrılır ayrılmaz John bir demet gülle onun ön kapısındaydı.
 - No sooner had Mary broken up with Tom than John was at her front door with a bunch of roses.
Üzümler salkımla yetişir.
 - Grapes grow in bunches.
Markette meyve için üç elma ve iki salkım üzüm aldım.
 - I bought three apples and two bunches of grapes for dessert at the market.
Ikinci el araba satıcısı adamlar tanınmış bir çetedir.
 - Used car salesmen are a disreputable bunch.