Gerard de Nerval Doğuya Seyahat'i yazdı.
- Gérard de Nerval wrote Journey to the East.
O, ne zaman bir seyahatten geri gelse, kızı için bir hediye getirir.
- Whenever she comes back from a journey, she brings a gift for her daughter.
Her gün İngilizce çalışıyor musun?
- Do you study English every day?
Ve onu üç günde tekrar kaldıracağım.
- And I will raise it again in three days.
O, Paris'e bir yolculuk yaptı.
- He made a journey to Paris.
O, yolculuk sırasında kaybettiği yüzüğü buldu.
- She found the ring that she had lost during the journey.
O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.
- Every time I hear that song, I think of my high school days.
Ben onlara düğün günlerinin ne zaman olduğunu sormak istiyorum.
- I want to ask them when their wedding day is.
Gezinin amacı, büyükanneyi ziyaret etmekti.
- The object of the journey was to visit Grandma.
Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.
- I want to go on a journey around the world if possible.
O, ne zaman bir seyahatten geri gelse, kızı için bir hediye getirir.
- Whenever she comes back from a journey, she brings a gift for her daughter.
Bir kitap okumak bir seyahat ile kıyaslanabilir.
- Reading a book can be compared to making a journey.
Tom bu ay gündüz vardiyasında.
- Tom is on the day shift this month.
Tom ve Mary gece ve gündüz kadar farklı.
- Tom and Mary are as different as night and day.
Geçen gün ondan bir çağrı aldım.
- The other day, I got a call from her.
Çağının en iyi yazarı olarak görülüyordu.
- He was regarded as the greatest writer of the day.
Tom yetmişinci doğum gününden sadece bir gün sonra öldü.
- Tom died just one day after his seventieth birthday.
Onüçüncü doğum gününden birkaç gün sonra Tony de okulu bıraktı.
- A few days after his thirteenth birthday, Tony left school, too.
Tom'u kreşte indirdim.
- I dropped Tom off at daycare.
Gidip çocuğumu kreşten alacağım.
- I will go and pick up my child from daycare.
Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.
- I want to go on a journey around the world if possible.
Yolculuk henüz başladı.
- The journey has just begun.
Bana yolculuğu sırasında çektiği fotoğrafları gösterdi.
- She showed me the snaps which she had taken during her journey.
Mary was chosen from among 500 applicants.
- Mary 500 aday arasından seçildi.
Applicants must be under thirty years old.
- Adaylar otuz yaşın altında olmalılar.
Winning the election was a great victory for the candidate's political party.
- Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.
The two candidates are struggling for mastery.
- İki aday ustalık için mücadele ediyorlar.
There are six nominees for this year's prize.
- Bu yılki ödül için altı aday var.
He is a nominee in four award categories.
- O, dört ödül kategorisinde aday.
... almost every day. ...
... more as your assistant on a day to day life. ...