English - Turkish
Definition of a compact substance or a substance with a high density in English Turkish dictionary
- dense
- yoğun
Onun çok yoğun bir sakalı var.
-He has a very dense beard.
Uçağımız yoğun sis nedeniyle inemedi.
-Our plane couldn't land on account of the dense fog.
- dense
- {s} sık (orman, saç v.b.)
- dense
- anlaşılması güç
- dense
- kesif densely kesif bir surette
- dense
- {s} sıkışık
- dense
- tıkız
- dense
- mankafa
- dense
- susak
- dense
- (orman) sık
- dense
- aptal
- dense
- kalabalık
- dense
- kalın kafalı
Tom, Mary'nin ne kadar kalın kafalı olduğuna inanamıyor.
-Tom can't believe how dense Mary is.
- dense
- {s} anlaşılması güç, ağır (yazı)
- dense
- {s} negatifi şeffaf olmayan [fot.]
- dense
- {s} yoğun, kesif
- dense
- kırılma kuvveti çok olan şeffaf olma
- dense
- (Mukavele) sık, yoğun
- dense
- (sıfat) sıkışık, yoğun; kalın; koyu; sık; kalın kafalı; negatifi şeffaf olmayan [fot.]
- dense
- {s} foto. koyu (negatif)
Related Terms
English - English
Definition of a compact substance or a substance with a high density in English English dictionary
- dense
a compact substance or a substance with a high density
Hyphenation
a com·pact sub·stance or a sub·stance with a high den·si·tyTurkish pronunciation
ı kımpäkt sʌbstıns ır ı sʌbstıns wîdh ı hay densıtiPronunciation
/ə kəmˈpakt ˈsəbstəns ər ə ˈsəbstəns wəᴛʜ ə ˈhī ˈdensətē/ /ə kəmˈpækt ˈsʌbstəns ɜr ə ˈsʌbstəns wɪð ə ˈhaɪ ˈdɛnsətiː/
Resimler
History
Favorites