Film karışık eleştiriler aldı.
 - The film received mixed reviews.
O, ona karışık sinyaller verdi.
 - She gave him mixed signals.
Bir kez daha karmaşık metaforlar kullanarak bir şarkı yazdı.
 - Once again he wrote a song using mixed metaphors.
Tom'un karmaşık duyguları vardı.
 - Tom had mixed feelings.
Tereyağı ve şekeri birlikte karıştırdı.
 - She mixed the butter and sugar together.
Eski püskü bazı şeylerle karıştırdı.
 - He is mixed up with something shabby.
Tamamen Asyalı gibi görünmesine rağmen Takahaşi'nin melez olduğunu duydum.
 - Although Takahashi looks completely Asian, I've heard he's of mixed blood.