a boundary; a limit

listen to the pronunciation of a boundary; a limit
English - Turkish

Definition of a boundary; a limit in English Turkish dictionary

fold
kıvrım
fold
sürü
fold
{f} katla

Kolunu katlamış oturuyordu. - He was sitting with his arms folded.

Tom gömlek cebinden bir parça katlanmış kağıt çıkardı. - Tom took a folded piece of paper out of his shirt pocket.

fold
çukur
fold
ağıl
fold
{f} bükmek
fold
batmak
fold
{i} kilise
fold
cemaat/ağıl/kat/kıvrım
fold
{f} çırpmak
fold
fold bağla/katlan/katla
fold
{i} yuva
fold
{f} çökmek
fold
katı
fold
kere
fold
katlı

Tom gömleğini katlıyor. - Tom is folding his shirt.

Tom oturma odasında oturmuş, çamaşırları katlıyordu. - Tom was sitting in the living room folding laundry.

fold
{f} ağıla kapamak
fold
{f} kapanmak
fold
misil
fold
{i} sürü (koyun)
English - English
fold
a boundary; a limit
Favorites