Definition of açik açik in Turkish English dictionary
- açık açık
 - clearly 
 - açık açık
 - warts and all 
 - açık açık
 - openly, frankly 
 - açık açık
 - without mincing matters 
 - açık açık
 - openly 
 - açık açık
 - outspokenly 
 - açık açık
 - in round terms 
 - açık açık
 - bluntly 
 - açık açık
 - openly, baldly, frankly, straight out 
 - açık açık
 - frankly 
 - açık açık
 -  (deyim) in plain english
 - açık açık
 - bridly 
 - açık açık
 - in no uncertain terms 
 - açık açık
 - baldly 
 - açık açık
 - straight out 
 - açık açık
 - straight from the shoulder 
 - açık
 - open 
Twitter loves open source.
 - Twitter, açık kaynağı sever.
Tatoeba is open source.
 - Tatoeba açık kaynaklıdır.
 - açık
 - bare 
I can barely keep my eyes open.
 - Zar zor gözlerimi açık tutabiliyorum.
 - açık
 - clear 
This drink clearly has the same flavor as tea.
 - Bu içecek açıkça çay ile aynı tadı içeriyor.
You had better talk as clearly as you can.
 - Elinden geldiğince açık konuşsan iyi olur.
 - açık açık konuşmak
 - speak bluntly 
 - açık açık söylemek
 - make no bones of it 
 - açık seçik belirtmek
 - articulate 
 - açık artırma
 - auction 
Instead of preparing a dinner by candlelight, she put her boyfriend up for auction on eBay.
 - Mum ışığı yanında akşam yemeği hazırlama yerine o, eBay'da açık artırma için erkek arkadaşını satışa sundu.
The famous oil painting was sold at the auction for 2 million dollars.
 - Ünlü yağlı boya resim açık artırmada 2 milyon dolara satıldı.
 - açık kontenjan
 - vacancy 
 - açık oturum
 - panel 
 - açık oturum yönetmek
 - anchor 
 - açık
 - obvious 
Brian is mad because Chris obviously does not intend to return the money.
 - Chris'in açıkça parayı getirmeye niyeti olmadığı için Brian çıldırdı.
Obviously, this cannot be the work of one person. This is why Tatoeba is collaborative.
 - Açıkçası, bu bir kişinin işi olamaz. Tatoeba'nın işbirlikçi olmasının nedeni budur.
 - açık
 - definite 
It is definite that he will go to America.
 - Onun Amerika'ya gideceği açık.
 - açık alan
 - concourse 
 - açık artırma ile satmak
 - auction off 
 - açık deniz
 -  (Hukuk) high sea
 - açık fikirli
 - Catholic 
 - açık kalplilik
 - candor 
 - açık sarı
 - canary 
 - açık saçık fıkra
 - blue joke 
 - açık sözlü
 - blunt 
 - açık sözlü
 - frank 
Tom was quite frank about it.
 - Tom o konuda çok açık sözlüydü.
He is an extremely frank person.
 - O, oldukça açık sözlü bir kişidir.
 - açık tribün
 - bleacher 
Eventually, bleachers will be added.
 - Sonunda açık tribün eklenecek.
 - açık tribün
 - bleachers 
Eventually, bleachers will be added.
 - Sonunda açık tribün eklenecek.
 - ağzı açık kalmış
 - stunned 
Everybody was stunned.
 - Herkesin ağzı açık kalmıştı.
 - ardına kadar açık
 - wide 
Keep your eyes wide open!
 - Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
Fadil found the door wide open.
 - Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
 - açık sözlü
 - bluff 
 - açık sözlü
 - forthcoming 
Tom wasn't very forthcoming about what happened with Mary.
 - Tom Mary ile ilgili ne olduğu hakkında çok açık sözlü değildi.
 - donuk açık kahverengi
 - drab 
 - açık oturum yöneticisi
 - anchor 
 - açık sözlü
 - outspoken 
Tom is an outspoken person.
 - Tom açık sözlü bir kişidir.
She's an outspoken person.
 - O açık sözlü bir kişi.
 - (telefon) açık
 - off-hook 
 - alarm açık
 -  (Bilgisayar) alarm on
 - açık (ifade)
 - articulate 
 - açık (mali)
 - deficit 
 - açık bölge
 -  (Matematik) open region
 - açık söylemek
 - speak openly 
 - açık uç
 -  (Otomotiv) open end
 - açık ve kesin ifade etmek
 - formulate 
 - açık çek
 -  (Ticaret) a blank cheque
 - açık çek
 -  (Ticaret) a blank check
 - açık çek
 -  (Ticaret) open check
 - açık üniversite
 - open university 
 - bilgisayar açık
 -  (Bilgisayar) on
 - burnu açık
 - peep toe 
 - daha açık
 -  (Bilgisayar) lighter
 - futbol açık (oyuncu)
 - winger 
 - gösterge açık
 -  (Bilgisayar) indicator on
 - güç açık
 -  (Bilgisayar) power up
 - halka açık
 - open to public 
 - halka açık
 - public access 
 - herkese açık
 -  (Ticaret) public 
A fan page is always public.
 - Bir hayran sayfası her zaman herkese açıktır.
All the elements of a data structure are public by default.
 - Bir veri yapısının tüm bileşenleri varsayılan olarak herkese açıktır.
 - herkese açık yarışma
 - free-for-all 
 - hesap) açık
 - deficit 
 - kapak açık
 -  (Bilgisayar) door open
 - klima açık
 - air conditioning on 
 - mülahaza hanesini açık bırakmak
 -  (Ev ile ilgili) I reserve my judgment
 - mülahazat hanesini açık bırakmak
 -  (Ev ile ilgili) I reserve my judgment
 - telefon açık
 - off-hook 
 - yolun açık olsun
 - god speed 
 - yolun açık olsun!
 - all the best! 
 - zaten açık
 -  (Bilgisayar) already open
 - üstü açık araba
 - roadster 
 - açık havada et ızgarası
 - barbecue 
 - açık (renk)
 - light 
 - açık ara
 - by far the best 
 - açık hava
 - 1. open air, outdoor; fresh air. 2. clear weather 
 - açık ihale usulü
 - Open tender procedure 
 - açık ki
 - Clearly 
 - açık kimlik
 - Clear identity 
 - açık mavi
 - Light blue 
 - açık mektup
 - open letter 
 - açık saçıklık
 - obscenity 
 - açık söz
 - deficits 
 - açık sözlü
 - explicit 
 - açık sözlü
 - plainspoken 
 - açık sözlü
 - honest 
 - açık sözlü
 - free spoken 
 - açık sözlü
 - plump 
 - başı açık
 - uncovered 
 - becerikli, açık göz (kadın)
 - Gadgets, open your eyes (women) 
 - gelişmeye açık olmak
 - to be open to development 
 - gözü açık
 - waking 
 - yeniliklere açık
 - open-minded 
yeniliklere açık bir kişidir.
 - yolu açık
 - open road 
 - önyargısız, açık fikirli
 - unbiased, open-minded