Turkish - English
Definition of şân in Turkish English dictionary
- {i} singing
You should take singing lessons.
-Şan dersleri almalısın.
The child received piano and singing lessons.
-Çocuk piyano ve şan dersleri aldı.
- glory
Glory lasts longer than life.
-Şan ve şeref hayattan daha fazla sürer.
Thus passes the glory of the world.
-Böylece dünyanın şanı geçer.
- fame
- renown
- character
- eclat
- pomp
- distinction
- kudos
- laurel
- şan dersi
- singing lesson
- şan kazanmak
- to become famous
- şan resitali recital given by
- a vocalist
- şan öğretmeni
- singing master
Related Terms
Turkish - Turkish
Definition of şân in Turkish Turkish dictionary
- (Osmanlı Dönemi) Nam, şöhret, şan, ün
- (Osmanlı Dönemi) Tabiat, huy, âdet
- (Osmanlı Dönemi) Irz, namus
- (Osmanlı Dönemi) Şeref
- (Osmanlı Dönemi) Gösteriş, çalım
- (Osmanlı Dönemi) Mahiyet
- (Osmanlı Dönemi) Hal, keyfiyet
- (Osmanlı Dönemi) (C.: Şuun) Büyük sevap
- Ün, san, şöhret
- İnsan gırtlağından makamla çıkan ve perde ayrımlarıyla çeşitli duyumlar uyandıran ses dizisi
- insan sesiyle ezgili sesler çıkarma, müzik yapıtlarını seslendirme sanatı
- Gösteriş, gösterişlilik
- Gösteriş, gösterişlilik. İnsan gırtlağından makamla çıkan ve perde ayrımlarıyla çeşitli duyumlar uyandıran ses dizisi
- (Osmanlı Dönemi) ŞE'N
- (Osmanlı Dönemi) TIBB
- (Osmanlı Dönemi) HİCCİRA'
- (Osmanlı Dönemi) DE'B
- RA'ŞAN
- (Osmanlı Dönemi) Titreme, titreyiş