English has many loan words from French.
- İngilizce Fransızcadan gelen birçok ödünç kelimeye sahiptir.
Please loan me your dictionary.
- Bana sözlüğünü ödünç ver, lütfen.
I wish I hadn't loaned Tom my car.
- Keşke arabamı Tom'a ödünç vermeseydim.
Tom loaned me that DVD.
- Tom bana bir DVD ödünç verdi.
She borrowed the book from him many years ago and hasn't yet returned it.
- O, yıllar önce ondan kitabı ödünç aldı ve onu henüz iade etmedi.
Would you mind if I borrowed your car?
- Arabanı ödünç alabilir miyim?
I lent Tom and Paula my camera.
- Tom ve Paula'ya kameramı ödünç verdim.
The bank lent her 500 dollars.
- Banka ona 500 dolar ödünç verdi.
Mary does not let her sister borrow her clothes.
- Mary, kız kardeşinin elbiselerini ödünç almasına izin vermez.
I borrowed the dictionary from my friend.
- Arkadaşımdan sözlüğü ödünç aldım.
Whose bicycle did you want to borrow?
- Kimin bisikletini ödünç almak istedin?
Tom wants to borrow your car.
- Tom arabanı ödünç almak istiyorum.
It is stupid of you to lend him your money.
- Paranı ona ödünç vermek senin aptallığın.
Tom was kind enough to lend me some money.
- Tom bana biraz para ödünç vermek için yeterince kibardı.
Tom said he couldn't loan any money to Mary.
- Tom Mary'ye herhangi bir ödünç para veremediğini söyledi.
Has Tom ever asked you to loan him money?
- Tom hiç ona ödünç para vermeni istedi mi?
I'd like to borrow fifty dollars from you.
- Senden elli dolar ödünç almak istiyorum.
Tom wants to borrow your car.
- Tom arabanı ödünç almak istiyorum.
Tom finally talked Mary into lending him her accordion.
- Tom sonunda Mary'yi akordeonunu ona ödünç vermesi için ikna etti.
I wonder if you would mind lending me your car for a couple of days.
- Birkaç günlüğüne arabanı bana ödünç vermenin bir sakıncası olup olmadığını merak ediyorum.
Neither a borrower nor a lender be.
- Ne ödünç alan, ne de ödünç veren ol.
I know that interest rates are fixed in accordance to the borrower's business risk.
- Faiz oranlarının ödünç alanların iş riskine uygun olarak tespit edildiğini biliyorum.
Neither a borrower nor a lender be.
- Ne ödünç alan, ne de ödünç veren ol.
Neither a borrower nor a lender be!
- Ne borçlu ne de ödünç veren ol!
Tom wanted Mary to loan him some money.
- Tom Mary'den ona biraz para ödünç vermesini istedi.
The company asked the bank to loan them some money to buy new machinery.
- Şirket bankanın yeni makineler almak için onlara bir miktar para ödünç vermesini istedi.
I persuaded my mother to lend me her car.
- Arabasını bana ödünç vermesi için annemi ikna ettim.
Tom offered to lend me the money.
- Tom parayı bana ödünç vermeyi önerdi.
Lend me your dictionary, please.
- Bana sözlüğünü ödünç ver, lütfen.
Could you lend me your bicycle for a couple of days?
- Bisikletini birkaç günlüğüne bana ödünç verebilir misin?
Would you mind lending me your car?
- Arabanı bana ödünç verir misin?
Thank you for lending us the book.
- Bize kitabı ödünç verdiğin için teşekkür ederim.
The magazine which you lent me is very interesting.
- Bana ödünç verdiğin dergi çok ilginç.
I lent Tom and Paula my camera.
- Tom ve Paula'ya kameramı ödünç verdim.
bir şeyi ödünç vermek.
The bank loaned him 500 dollars.
- Banka ona 500 dolar ödünç verdi.
Can you loan me a pen?
- Bana bir kalem ödünç verebilir misin?