çoğunda

listen to the pronunciation of çoğunda
Turkish - English
Most
çoğu
often

When I was a child, I often went swimming in the sea. - Ben bir çocukken çoğu zaman denizde yüzmeye gittim.

Cheese often lures a mouse into a trap. - Peynir çoğu kez bir fareyi bir tuzağa cezbeder.

çoğu
{i} most

Most Japanese drink water from the tap. - Çoğu Japon, suyu musluktan içer.

Most parents see their own children as the best in the world. - Çoğu ebeveyn, kendi çocuklarını, dünyada en iyi olarak görüyor.

çoğu
predominantly
çoğu
many

Many diseases result from poverty. - Çoğu hastalık yoksulluktan sonuçlanır.

The coach called off the game because many of the players were down with the flu. - Oyuncuların çoğu grip yüzünden keyifsiz oldukları için koç oyunu iptal etti.

çoğu
mostly

The audience was mostly businessmen. - Seyirci çoğunlukla iş adamlarıydı.

The pain has mostly gone away. - Ağrı çoğunlukla geçti.

çoğu
many of them
çoğu
most of

He spent most of the time at his summer home. - O, zamanın çoğunu yazlık evinde geçirdi.

My father's little library consisted chiefly of books on polemic divinity, most of which I read. - Babamın küçük kütüphanesi çoğu polemik tanrılığı içeren kitaplardan oluşuyordu, onların çoğunu okudum. esas oluşuyordu.

çoğu
mostly, usually
çoğu
mainly

His failure was mainly due to carelessness. - Onun başarısızlığı çoğunlukla dikkatsizliği yüzündendi.

Alzheimer's disease affects mainly people older than 60 years. - Alzheimer hastalığı çoğunlukla 60 yaşından fazla olan insanları etkiler.

çoğu
most, most of
çoğu
the best part of
çoğu
more than

People often tell me more than I want to know. - İnsanlar çoğunlukla bana bilmek istediğimden daha fazlasını söylüyor.

Humility often gains more than pride. - Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.

çoğu
most, most of; mostly, usually
çoğu
most#beautiful
Turkish - Turkish

Definition of çoğunda in Turkish Turkish dictionary

çoğu
Çok kimse
çoğu
Bir şeyin büyük bölümü
çoğu
Çoğu zaman, çok defa
çoğu
Afyonkarahisar ilinde bir yayla
çoğu
Bir şeyin büyük bölümü: "Biz o zaman okuduğumuz mısraların çoğunu ezber bilirdik."- A. Ş. Hisar. Çok kimse: "Arkadaşlarımın çoğu gibi mektebe lalalarla, uşaklarla gitmedim."- A. H. Tanpınar