çekiliş

listen to the pronunciation of çekiliş
Turkish - English
draw

The winning numbers in last night's lottery draw were 7, 18, 3, 41, and 6 in that order. - Dün geceki piyango çekilişinde kazanan rakamlar sırayla 7, 18, 3, 41 ve 6 idi.

sweepstake

My hobbies are reading, writing, walking and entering sweepstakes. - Benim hobilerim, okuma, yazma, yürüyüş ve çekilişlere girmedir.

withdrawal; receding, recession
raffle

Do you ever buy raffle tickets? - Hiç çekiliş biletleri alır mısın?

Do you still have that raffle ticket? - O çekiliş biletine hâlâ sahip misin?

(a) draw (in a lottery)
drawings
being pulled, drawn, hauled, dragged, or tugged
sweepstakes

My hobbies are reading, writing, walking and entering sweepstakes. - Benim hobilerim, okuma, yazma, yürüyüş ve çekilişlere girmedir.

çekiliş yapmak
to draw
çek
cheque

Someone stole my wallet. I no longer have a cheque book or a credit card. - Birisi benim cüzdanımı çaldı. Artık bir çek defterim ya da bir kredi kartım yok.

She opened her purse and took out her chequebook. - Cüzdanını açtı ve çek defterini çıkardı.

çek
drafting
çek
(Ticaret) check cheque
çek
draught
çek
(Otomotiv) non-return valve
çek
(Kanun) bill of exchange
çek
pull

When rain's fallen and the soil is moist, it becomes easier to pull out weeds. - Yağmur yağarsa ve toprak nemli olursa, otları çekmek daha kolay olur.

The two children pulled at the rope until it broke. - İki çocuk kopartıncaya kadar ipi çektiler.

çek
pull on
çek
{f} shrunk

My jeans have shrunk. - Kot pantolonum çekti.

Tom's new shirt shrunk when he washed it and now it doesn't fit. - Tom yeni gömleğini yıkadığında çekti ve şimdi uymuyor.

çek
suffer from

Black Americans continued to suffer from racism. - Siyah Amerikalılar, ırkçılıktan dolayı acı çekmeye devam ettiler.

Some people in the world suffer from hunger. - Dünyada bazı insanlar, açlıktan çeker.

çek
{f} shrinking
çek
drew

Taro drew 10,000 yen from the bank. - Taro bankadan 10.000 yen çekti.

Madonna's concert drew a large audience. - Madonna'nın konseri büyük bir dinleyici çekti.

çek
{f} haul
çek
draw away
çek
roll up

Roll up your right sleeve. - Sağ elbise kolunu yukarı çek.

çek
pop
çek
shrink back
çek
acquittance
çek
attract

I find her appearance attractive. - Onun görünümünü çekici bulurum.

Negative electrons attract positive electrons. - Negatif elektronlar pozitif elektronlar çekerler.

çek
{f} hauling
çek
yank

Tom yanked Mary's hair. - Tom, Mary'nin saçını çekti.

Tom gave the rope a yank. - Tom halata ani bir çekiş verdi.

çek
of check
çek
cheques
çek
inflect

In that language, adjectives and nouns are inflected for gender. - O dilde, sıfatlar ve isimler cinsiyete göre çekilir.

Çek
(a) Czech
Çek
Czech, of the Czechs
Çek
{i} Czech

I want to buy a Czech sweater. - Çek kazağı satın almak istiyorum.

The professor teaches Czech. - Öğretmen, Çekçe öğretiyor.

Çek
czechoslovak
çek
cheque, check
çek
written order from one party directing a bank to pay a specified amount of money to another party
çek
of the Czech Republic; of the former nation of Czechoslovakia
çek
native or resident of the Czech Republic; resident of the former nation of Czechoslovakia; check
çek
{i} check

May I pay with a travelers' check? - Seyahat çekiyle ödeyebilir miyim?

I will pay for it by check. - Ben onu çek ile ödeyeceğim.

çek
rollup
çek
lure

Tom was lured into a trap. - Tom bir tuzağa çekildi.

Cheese often lures a mouse into a trap. - Peynir genellikle bir fareyi tuzağa çeker.

çek
pull#on
çek
pullon
çek
drawaway
Turkish - Turkish
Çekilme işi
ÇEK
(Osmanlı Dönemi) Çekoslovakya, Bohemya ahalisinden olan ve Çek'ce konuşan kavim ki, Osmanlı metinlerinde "çeh" diye geçer
Çek
Çek halkına özgü olan
Çek
Slavların batı kolundan olan bir ulus veya bu ulusun soyundan gelen kimse
çek
Bir kimsenin, bankadaki parasının dilediği kimseye ödenmesi için bankaya gönderdiği yazılı belge
çekiliş
Favorites