çantalar

listen to the pronunciation of çantalar
Turkish - English

Definition of çantalar in Turkish English dictionary

çanta
bag

He attached a label to the bag. - Çantaya bir etiket iliştirdi.

We got him to carry our bag. - Ona çantamızı taşıttık.

çanta
case

The pencil case is on the table. - Kalem çantası masanın üzerinde.

I can't find my vanity case. - Makyaj çantamı bulamıyorum.

çanta
{i} briefcase

I left my briefcase on the bus. - Çantamı otobüste bıraktım.

My briefcase is full of papers. - Evrak çantam kağıtlarla doludur.

çanta
{i} handbag

This handbag is made of paper. - Bu çanta kağıttan yapılmıştır.

She was robbed of the handbag that she had bought last week. - Onun geçen hafta satın aldığını çanta çalındı ​​.

çanta
satchel

Where is my satchel? It's on the chair. - Omuz çantam nerede? Sandalyenin üstünde.

çanta
book bag
çanta
burlap bag
çanta
haversack
çanta
handbags
çanta
bag of
çanta
(woman's) purse, handbag, or shoulder bag
çanta
briefcase, attaché case
çanta
carry-on bag, carry-on, traveling bag, valise; garment bag, suit bag, hanger case
çanta
purse

I left my purse behind. - Çantamı geride bıraktım.

This purse is made of paper. - Bu çanta kağıttan yapılmıştır.

çanta
knapsack, rucksack; haversack
çanta
(plastik veya kâğıt) carrierbag
çanta
game bag
çanta
change purse
çanta
suitcase

You haven't put anything in your suitcase yet. - Henüz çantana bir şey koymadın.

Keep an eye on my suitcase while I get my ticket. - Ben biletimi alırken çantama dikkat et.

çanta
(Konuşma Dili) plastic bag or sack (with handles); plastic shopping bag
çanta
bag; case
çanta
catchall
çanta
carryall
Turkish - Turkish

Definition of çantalar in Turkish Turkish dictionary

çanta
Kösele, meşin, kumaş gibi hafif malzemeden yapılıp büyüklüğüne göre para, evrak, yiyecek koyup taşımaya yarayan kap: "Yanından hiç ayırmadığı çantasında bir kütüphane bulursunuz."- Y. Z. Ortaç
çanta
Kösele, meşin, kumaş gibi hafif malzemeden yapılıp büyüklüğüne göre para, evrak, yiyecek koyup taşımaya yarayan kap