çıplaklar

listen to the pronunciation of çıplaklar
Turkish - English
nudist
Naturism. Encouraging or enforcing nudity, as opposed to clothing compulsive
a person who practices nudity for reasons of health or religion
Naturism. A person who practices nudism
{s} of or belonging to nudism, of or about nudity
{i} member of a community supporting nudism, advocate of nudism; naturist
someone who enjoys not wearing any clothes because they believe it is natural and healthy = naturist
çıplak
bare

She choked him with her bare hands. - O, çıplak elleriyle onu boğdu.

I love walking barefoot on the grass. - Çimlerin üzerinde çıplak ayakla dolaşmayı severim.

çıplak
naked

Atoms can not be perceived with naked eye. - Atomlar çıplak gözle görülemez.

Tom blushed when he saw Mary naked. - Tom Mary'yi çıplak görünce kızardı.

çıplaklar kampı
nudist colony
çıplaklar kampı
nudist camp, nudist colony
çıplaklar plajı
nudist beach
çıplak
nude

Tom told Mary he'd never been to a nude beach. - Tom Mary'ye daha önce hiç çıplaklar plajına gitmediğini söyledi.

What's wrong with being nude in your own house? - Kendi evinde çıplak olmanın ne sakıncası var?

çıplak
unclothed
çıplak
bald
çıplak
buff
çıplak
exposed
çıplak
undressed

Many Belarusians came to work naked after their president asked them to get undressed and work. - Birçok Beyaz Rusyalı onların başkanları onların soyunmalarını ve çalışmalarını istedikten sonra işe çıplak geldi.

They were undressed when I came in. - Ben içeri girdiğimde onlar çıplaktılar.

çıplak
unclad
çıplak
{s} bleak
çıplak
stark
çıplak
nudist

Tom and Mary went to a nudist club. - Tom ve Mary bir çıplaklar kulübüne gittiler.

Çıplak
(deyim) in one's skin
Çıplak
cıbıldak
çıplak
to bare
çıplak
(göz) unaided
çıplak
bare, uncovered (head)
çıplak
innocent of clothes
çıplak
bare (earth); barren, bare (land); unforested; (place) which contains little plant life
çıplak
naked, stark, nude, bare
çıplak
(gerçek) unvarnished
çıplak
naked, nude
çıplak
poor person, (an) indigent
çıplak
uncovered
çıplak
empty, unfurnished (room); bare (wall)
çıplak
plain, simple, unadorned (truth, fact); straightforward, simple (style)
çıplak
art nude, painting or sculpture of a nude
çıplak
uncarpeted
çıplak
unadorned
çıplak
aunaturel
çıplak
raw
çıplak
in a state of undress
çıplak
starkers
Turkish - Turkish

Definition of çıplaklar in Turkish Turkish dictionary

çıplaklar kampı
İçinde, insanların giysisiz dolaşıp yaşadıkları dinlenme bölgesi
Çıplak
ari
Çıplak
(Osmanlı Dönemi) LUT
Çıplak
(Hukuk) URYAN
Çıplak
çıpıldak
Çıplak
Çıplak
şallak
Çıplak
üryan
Çıplak
cıbıl
Çıplak
(Osmanlı Dönemi) SADİC
Çıplak
daylak
Çıplak
yalıncak
çıplak
Saçsız
çıplak
Üstünde bulunması gereken giysi, örtü vb. bulunmayan
çıplak
Olduğu gibi, apaçık
çıplak
Yalın, süssüz
çıplak
Çıplak vücut resmi, nü
çıplak
Yoksul (kimse): "Askerliğini yapmamış, beş parasız, çıplak bir Cemal'in nesi vardı evlenilecek?"- N. Cumalı
çıplak
Akya Balığı
çıplak
Üzerinde yeşillik bulunmayan
çıplak
Olduğu gibi, apaçık. Çıplak vücut resmi, nü
çıplak
Üstünde bulunması gereken giysi, örtü vb. bulunmayan: "Kız, çıplak tabanlarını bozuk yolda şaplata şaplata köyün içerisine doğru uzaklaştı."- E. E. Talu
çıplak
İçinde, gerekli eşya bulunmayan
çıplak
Yoksul kimse
çıplak
Saçsız (baş). Üzerinde yeşillik bulunmayan: "Irmağın başında kocaman, çıplak bir tek kavak vardı."- H. E. Adıvar. İçinde, gerekli eşya bulunmayan: "Ankara tepelerinin birinde, boz renkli bir binanın çıplak ve dar bir odasında onunla karşı karşıyayız."- Y. K. Karaosmanoğlu
çıplak
cavlak
çıplak
dal
çıplaklar
Favorites