Aslanların şahinler üzerinde kolay bir galibiyeti vardı.
 - The Lions had an easy win over the Hawks.
Tom galibiyet golünü attı.
 - Tom scored the winning goal.
Amerikalı generaller kolay bir zafer kazanabileceklerine inanıyorlardı.
 - American generals believed they could win an easy victory.
İngiliz kuvvetleri bu sırada zaferler kazanıyorlardı.
 - British forces at this time were winning victories.
Onun seçimi kazanması için herhangi bir ihtimal var mı?
 - Is there any possibility that he'll win the election?
Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
 - To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
Umarım ödülü kazanmayı başarırsınız.
 - I hope you will succeed in winning the prize.
Her zaman başarılı olamazsın.
 - You win some, you lose some.
Kaybeden gülümserse kazanan zaferin heyecanını kaybeder.
 - If the loser smiled the winner will lose the thrill of victory.
Onun seçimi kazanması için herhangi bir ihtimal var mı?
 - Is there any possibility that he'll win the election?
Bir ödül kazanmak için yeterince yükseğe zıplamadı.
 - He didn't jump high enough to win a prize.
Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
 - To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.