[shak

listen to the pronunciation of [shak
English - Turkish

Definition of [shak in English Turkish dictionary

one
bir

Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on. - One, two, three, four, five, six, seven, eight, nine, ten.

Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir. - This is a good book, but that one is better.

one
{i} tek

Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir. - Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.

Onun bürosunu tekrar tekrar aradım fakat kimse cevap vermedi. - I called his office again and again, but no one answered.

one
{i} biri

Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir. - Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England.

Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek. - One of my dreams is to learn Icelandic.

one
bir rakamı
one
{i} birisi

Onun içinde iki kişi vardı, onun kız öğrencilerinden birisi ve genç bir adam. - There were two people in it, one of her girl students and a young man.

En favori melodilerimden birisi radyoda çalıyordu. - One of my favorite tunes was playing on the radio.

one
{i} kimse

Onu hiç kimse anlamıyor. - No one understands that.

Hiç kimse beni anlamıyor. - No one understands me.

one
bir (sayı olarak)
one
{s} 1. bir: Give me one loquat. Bana bir maltaeriği ver. One hundred and twenty people came. Yüz yirmi kişi geldi. One half of them were crazy
one
belirli biri
one
adında biri
one
bir sayısı
one
bir tane

Pasaportumu kaybettim. Yeni bir tane almak zorunda kalacağım. - I lost my passport. I'll have to get a new one.

Ben bir araba istiyorum, ama bir tane satın almak için hiç param yok. - I want a car, but I have no money to buy one.

one
aynı

Bu kaybettiğim kamera ile aynı tip kamera. - This is the same type of camera as the one I lost.

Biz bu konuda hepimiz aynı fikirdeyiz. - We are all one on that point.

one
her biri

Onların her birine bin yen verdim. - I gave them one thousand yen each.

Her birinize inancım var. - I have faith in each and every one of you.

one
one another birbirlerini
one
adam

Hiç kimse bu adamlara hakaret etmek istemedi. - No one wanted to insult these men.

Onun içinde iki kişi vardı, onun kız öğrencilerinden birisi ve genç bir adam. - There were two people in it, one of her girl students and a young man.

one
kişi

Daha sonra bir kişi daha bize katılıyor olacak. - One more person will be joining us later.

Yüz elli kişi maraton yarışına girdi. - One hundred and fifty people entered the marathon race.

one
one and sixpence eski
English - English
one