Çok daha iyi hissediyorum.
 - I'm feeling a lot better.
Bir dizüstü, bir masaüstünden daha iyidir.
 - A laptop is better than a desktop.
Kendimi geliştirmek için her şeyi yapmaya hazırım.
 - I'm prepared to do anything to better myself.
İngilizceni geliştirmek istiyorsan onun konuşulduğu ülkelere gitsen iyi olur.
 - If you are to improve your English, you had better go to countries where it is spoken.
Ben vokal müziği enstrümantal müzikten daha çok severim.
 - I like vocal music better than instrumental music.
İngilizceyi daha çok severim.
 - I like English better.
Tom bir sonraki sınavda daha iyi yapmak zorunda yoksa benim dersimde başarısız olacak.
 - Tom has to do better on the next test or he'll fail my class.
Tom ondan daha iyi yapmak zorunda kalacak.
 - Tom is going to have to do better than that.
Ne kadar çok çabalarsam çabalayayım, onu, onun yapabildiğinden daha iyi şekilde yapamam.
 - No matter how hard I try, I can't do it any better than she can.
Daha iyi şekilde yapabileceğimizi düşünüyoruz.
 - We know we can do better.
Mary sadece daha güzel değil fakat Alice'den daha iyi notlar alır.
 - Mary isn't only prettier, but she gets better grades than Alice.
Cümlelerinizi silmek yerine, daha güzel hale getirmeye ne dersiniz?
 - Instead of deleting your sentences, how about making them better?