eğreti

listen to the pronunciation of eğreti
Türkçe - Türkçe
Takma
Uyumsuz, yakışmamış. Üstünkörü, ciddiye almadan: "Her işi eğreti yapar oldun, her işi ucundan tutar oldun."- S. Ayverdi
Uyumsuz, yakışmamış
Takma. İyi yerleşmemiş, yerini bulmamış, belli belirsiz: "Ayakları karada ama, eğreti duruyorlar rıhtım taşları üzerinde."- Z. Selimoğlu
Belirli bir süre sonra kaldırılacak olan, geçici, muvakkat: "O gün için oraya eğreti olarak getirilmişe benziyordu."- A. İlhan
İyi yerleşmemiş, yerini bulmamış, belli belirsiz
Belirli bir süre sonra kaldırılacak olan, geçici, iğreti, muvakkat
Üstünkörü, ciddiye almadan
eğreti gelin
Osmanlıda delikanlıların ilk deneyimlerini yaşamaları için ewe getirilen ve bir süre delikanlı ile yaşamasına izin verilen kadın
eğreti