diz

listen to the pronunciation of diz
Türkçe - İngilizce
{i} knee

After his knee repair, he could walk without pain. - Dizinin onarımından sonra, o ağrı olmadan yürüyebiliyordu.

Her dress is above the knee. - Elbisesi dizinin üstündeydi.

(at) stifle
{f} array
{f} strung
{f} sort
dız
in knees
bridle
diz çökmek
kneel
diz ile vurmak
knee
diz dize
string string
diz çökmek
Kneel, kneel down, bend the knee, go down on one's knees to, genuflect
diz üstü
Knee-top
diz arkasındaki kiriş
hamstring
diz ağırşağı
kneepan, kneecap, patella
diz boyu
knee length

I like to wear my skirts knee length. - Eteklerimi diz boyu giymeyi severim.

diz boyu
knee high
diz boyu
knee-deep

He was knee-deep in snow. - O diz boyu karın içindeydi.

His car was stuck in knee-deep snow. - Arabası diz boyu kara gömüldü.

diz boyu etek
knee length skirt
diz boyu up
to the knees, knee-deep
diz diski
(at) stifle bone
diz dize oturmak
to sit close together
diz eklemi
stifle joint
diz eklemi
knee-joint
diz eklemi
knee joint
diz eklemi
stifle
diz içi
(hayvan) hock
diz içi kirişlerini kesmek
hock
diz refleksi
knee jerk
diz yastığı
(kilise) hassock
diz çökerek
on bended knees
diz çökme
knee bend
diz çökme
knee bending
diz çökme
genuflection
diz çökme
genuflexion
diz çökmek
bend the knee
diz çökmek
to kneel (down)
diz çökmek
go down on one's knees to
diz çökmek
genuflect
diz çökmek
kneel down
diz çökmek
1. to kneel, kneel down. 2. to tuck one's legs under oneself. 3. to submit to another
diz çöktürmek
1. to make (someone) kneel down. 2. to subdue, bring (someone) to his knees
diz çöküp
on bended knees
diz üstü
kneeling, on one's knees
diz çökmek
kneel on
diz çökmek
(deyim) go down on one's knees
diz
hock
diz boyu
knee-high

Mary wore knee-high boots. - Mary diz boyunda çizme giydi.

Mary wore knee-high socks. - Mary diz boyunda çorap giydi.

diz çök
{f} kneeling

She saw a boy kneeling by the altar. - Sunağa yakın diz çöken bir çocuk gördüm.

The religious man remained kneeling for hours. - Din adamı saatlerce diz çökmüş olarak kaldı.

diz çök
{f} knelt

She knelt beside him and asked him what his name was. - O onun yanına diz çöktü ve onun adının ne olduğunu sordu.

Tom knelt down and lifted up the floorboard. - Tom diz çöktü ve döşeme tahtasını kaldırdı.

diz çök
{f} kneel

Why do people kneel down to pray? - İnsanlar dua etmek için neden diz çöküyorlar?

Sami made Layla kneel in front of him. - Sami, Leyla'yı önünde diz çöktürdü.

diz çök
genuflect
diz çökme
{i} kneeling
diz çökmek
go on one's knees
diz çökmek
fall on one's knees
-diz
-Knee
Diz çökme
genuflexions
atın diz içindeki yara
grape
diz boyu
kneedeep
diz boyu
{s} knee deep
diz
(hayvan) hock
önünde diz çökmek
genuflect before