dilsiz

listen to the pronunciation of dilsiz
Türkçe - İngilizce
mute

Helen Keller was blind, deaf and mute. - Helen Keller kördü sağırdı ve dilsizdi.

He's blind, deaf and mute. - O kör, sağır ve dilsiz.

dumb

She was blind, deaf, and dumb. - O, kör sağır ve dilsizdi.

Helen Keller was blind, deaf and dumb. - Helen Keller, kör sağır ve dilsizdi.

(Konuşma Dili) silent, not speaking
inarticulate
dumb, mute; silent, taciturn
dumb, mute
voiceless
speechless

I'm almost speechless. - Ben neredeyse dilsizim.

What I saw left me speechless. - Gördüğüm şey beni dilsiz bıraktı.

dummy
dil
tongue

I can speak Esperanto as if it's my mother tongue. - Esperanto'yu ana dilim gibi konuşabiliyorum.

French is her mother tongue. - Fransızca, onun ana dilidir.

dil
language

I can understand your language. - Dilinizi anlayabiliyorum.

It's difficult to learn a foreign language. - Yabancı dil öğrenmek zordur.

dilsiz oyunu oynamak
mum
dil
speech

I'm almost speechless. - Ben neredeyse dilsizim.

Did you hear President Dilma's speech? - Başkan Dilma'nın konuşmasını dinlediniz mi?

dil
lingo
dil
(özel) parlance
dil
clapper
dil
dialect

Teochew is a dialect of Min Nan. - Teochew dili, Min Nan'ın bir şivesidir.

In grammar and vocabulary, some dialects differ significantly from the standard language. - Dilbilgisinde ve kelime hazinesinde, bazı lehçeler standart dilden önemli ölçüde farklıdır

dil
prominent
dil
vernacular

The pitaya's common English name of dragon fruit reflects its vernacular name in many Asian languages. - Pitaya'nın ortak İngilizce adı dragon fruit birçok Asya dillerinde onun argo adını yansıtmaktadır.

dil
feather
dil
key

A language is a key to the heart of millions. - Bir dil milyonların anahtarıdır.

The key to the so-called mastery of any language is bringing the words and grammar to life through context. - Sözde herhangi bir dilin hakimiyetinin anahtarı, kelimeleri ve dilbilgisini bağlama yoluyla hayata geçirmektir.

dil
langue
dil
pawl
dil
latch
dil
neck
dil
(Arılık) proboscis
dil
(Bilgisayar) script
dil
(Arılık) lingua

Why do you want Esperanto to become a lingua franca while you continue to communicate in English? - Neden İngilizce dilinde iletişim kurmaya devam ederken Esperanto'nun bir lingua franca olmasını istiyorsun?

dil
parlance
dil
(Denizbilim) common sola
dil
spit

In spite of the language difficulty, we soon became friends. - Dil zorluğuna rağmen biz kısa sürede arkadaş olduk.

In spite of my diet, I couldn't help taking a slice of chocolate cake. - Diyetime rağmen, bir dilim çikolatalı kek almaktan kendimi alamadım.

dil
tounge
dil
tongue; language; spit
dil
spline
dil
(Anatomi) glossa
dil
linguiform
dil
(Diş Hekimliği) gloss
sağır dilsiz
deaf mute
sağır ve dilsiz
deaf and dumb

The poor child was born deaf and dumb. - Zavallı çocuk sağır ve dilsiz doğdu.

Helen Keller was blind, deaf and dumb. - Helen Keller, kör sağır ve dilsizdi.

sağır ve dilsiz
deaf-and-dumb, deaf-mute
sağır ve dilsiz kimse
deaf mute
İngilizce - İngilizce

dilsiz teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

dil
Dataphor Interface Language An XML format for describing user interfaces independent of the platform on which they will be realized
dil
dilate Dx diagnosis
dil
Two parallel rows of connection holes on a PCB Also, the type of connector used with this array
dil
Dual-in-line Refers to component shape with two parallel rows of connection leads Syn: DIP
dil
dual in line package: simplest type of plastic package where the I/O's are found on either side of the package
dil
ate
dil
(see Data Interchange Language)
Türkçe - Türkçe
Ses çıkarmayan, sessiz olan (kimse)
Konuşma engelli, ahraz
tat
(Osmanlı Dönemi) GÜNG
Dil
(Osmanlı Dönemi) NEVAD
DİL
(Osmanlı Dönemi) Coğ: Denizin içine uzanmış üstü düz mumluk, uzunca kara parçası
DİL
(Osmanlı Dönemi) t. Lisan, zeban
DİL
(Osmanlı Dönemi) İnsanların konuştukları lehçelerin her birisi. Lügat
DİL
(Osmanlı Dönemi) Mc: Gıybet, mezemmet, dedi-kodu, çekiştirme.İnsanın yüz cihazatından birtek cihazı olan lisanı; bir et parçası iken, iki büyük vazifesiyle yüzer hikmetlere, neticelere, meyvelere, fâidelere âlet oluyor.. Taamların zevkindeki vazifesi, ayrı ayrı bütün t
DİL
(Osmanlı Dönemi) Ağızdaki tat alma duygusu ve konuşma uzvu
DİL
(Osmanlı Dönemi) Muhtelif âlât ve edevâtın uzunca ve yassı, ekseriya oynak kısımları
dil
Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ; tat alma organı
dil
Bir çağa, bir gruba, bir yazara özgü söz dağarcığı ve söz dizimi
dil
Anahtar
dil
Kimi üflemeli çalgılarda titreşerek ses çıkaran ince metal yaprak
dil
Kıstak
dil
İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan
dil
Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı: "Ağzımı dolduran kocaman dil, kelimelere yer bırakmıyor ki..."- Y. Z. Ortaç. İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan: "Dilinden Anadolu'lu olduğu ancak belli oluyordu."- S. F. Abasıyanık
dil
Denize uzanan dar ve alçak kara parçası, berzah
dil
insanların iletişim kurmak için kullandıkları işaret sistemi
dil
Belli durumlara, mesleklere, konulara özgü dil
dil
Büyük baş hayvanların haşlanıp pişirildikten sonra yenebilen dili
dil
Düşünce ve duyguları bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracı
dil
Sorguya çekilmek için yakalanan tutsak
dil
Makaraların ve bastikaların içine yerleştirilmiş olan, üzerinden geçirilen halatı istenilen yöne çevirmeye yarayan, çevresi oluklu, küçük döner tekerlek
dil
Bazı üflemeli çalgılarda titreşerek ses çıkaran ince metal yaprak
dil
Ayakkabı bağlarının ayağı rahatsız etmemesini sağlayan ve bağ altına rastlayan saya parçası
dil
Bir çağa, bir gruba, bir yazara özgü söz dağarcığı ve söz dizimi: "Halk dilinin günebakan ismini verdiği bu çiçek, güneşe âşıktır."- H. S. Tanrıöver
dil
Birçok aletin uzun, yassı ve çoğu hareketli bölümleri
dil
Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı
dil
Büyükbaş hayvanların haşlanıp pişirildikten sonra yenebilen dili: "Birkaç dilim ekmek, ince bir iki dilim peynir veya dil, bazen de haşlanmış bir sebze yemeği."- S. F. Abasıyanık
sağır dilsiz
Duymaz ve konuşamaz özürlü (kimse)
dilsiz