Tom stopped the timer.
- Tom zamanlayıcıyı durdurdu.
There are many different kinds of clocks, including wristwatches, wall clocks, digital watches, gold watches, cuckoo clocks, quartz watches, stopwatches, timer and tower clocks.
- Kol saatleri, duvar saatleri, dijital saatler, altın saatler, guguklu saatler, kuvars saatler, kronometreler, zamanlayıcı ve kule saatleri de dahil olmak üzere saatlerin birçok farklı türleri vardır.
He'll succeed in time.
- O zamanla başarılı olacak.
A novelty wears off in time.
- Bir yenilik zamanla yok olur.
Over time, things only got worse.
- Zamanla, şartlar yalnızca kötüleşti.
At first, we weren't familiar at all. Over time we got to know each other.
- İlk başta birbirimizi hiç tanımıyorduk. Zamanla birbirimizi tanıdık.
Murder, rape, and torture are atrocities associated with times of war.
- Cinayet, tecavüz ve işkence savaş zamanlarıyla ilişkili vahşetlerdir.
With time, everything will become clear.
- Zamanla her şey açığa kavuşacak.
l can schedule my sessions in advance.
- Oturumlarımı önceden zamanlayabilirim.
Our website is offline for scheduled maintenance. We expect to be back online by 2:30 GMT.
- Web sayfamız zamanlanmış bakımdan dolayı çevrimdışıdır. GMT 2.30'da yeniden çevrimiçi olmayı bekliyoruz.
Timing is everything.
- Zamanlama her şeydir.
Your timing's perfect.
- Zamanlamanız mükemmel.
In due time, his innocence will be proven.
- Zamanla, onun suçsuzluğu ispat edilecektir.
In the course of time, he changed his mind.
- O, zamanla fikrini değiştirdi.