The lamp is connected to a timer.
- Lamba bir zamanlayıcıya bağlı.
I think I'll give Tom an egg timer.
- Sanırım Tom'a bir yumurta zamanlayıcı vereceğim.
A novelty wears off in time.
- Bir yenilik zamanla yok olur.
He'll succeed in time.
- O zamanla başarılı olacak.
Always use distilled water in steam irons because using ordinary water will cause a mineral build-up over time that will clog the steam holes.
- Normal su kullanmak zamanla buhar deliklerini tıkayacak mineral birikmesine sebep olacağı için buharlı ütülerde her zaman damıtılmış su kullan.
At first, we weren't familiar at all. Over time we got to know each other.
- İlk başta birbirimizi hiç tanımıyorduk. Zamanla birbirimizi tanıdık.
With time, everything will become clear.
- Zamanla her şey açığa kavuşacak.
Murder, rape, and torture are atrocities associated with times of war.
- Cinayet, tecavüz ve işkence savaş zamanlarıyla ilişkili vahşetlerdir.
Our website is offline for scheduled maintenance. We expect to be back online by 2:30 GMT.
- Web sayfamız zamanlanmış bakımdan dolayı çevrimdışıdır. GMT 2.30'da yeniden çevrimiçi olmayı bekliyoruz.
Tom is scheduled to come to Boston next week.
- Tom sonraki hafta Boston'a gelmek için zamanlandı.
The timing will be crucial.
- Zamanlama çok önemli olacak.
Your timing was excellent.
- Zamanlaman mükemmeldi.
In due time, his innocence will be proven.
- Zamanla, onun suçsuzluğu ispat edilecektir.
In the course of time, he changed his mind.
- O, zamanla fikrini değiştirdi.