zamanlamaları

listen to the pronunciation of zamanlamaları
Türkisch - Englisch
timings
zamanla
in time

In time, you will understand. - Zamanla anlayacaksın.

In times of abundance, remember the times of famine. - Bolluk zamanlarında kıtlık zamanlarını hatırla.

zamanla
over time

At first, we weren't familiar at all. Over time we got to know each other. - İlk başta birbirimizi hiç tanımıyorduk. Zamanla birbirimizi tanıdık.

Languages change over time. - Diller zamanla değişir.

zamanla
with time

You're sad now but, with time, you'll get over it. - Şimdi üzgünsün ama zamanla bunu atlatacaksın.

Murder, rape, and torture are atrocities associated with times of war. - Cinayet, tecavüz ve işkence savaş zamanlarıyla ilişkili vahşetlerdir.

zamanla
in course of time
zamanla
in the process of time
zamanla
by the time of progress
zamanla
(Bilgisayar) schedule

Tom is scheduled to come to Boston next week. - Tom sonraki hafta Boston'a gelmek için zamanlandı.

We are behind schedule. - Biz zamanlamanın gerisindeyiz.

zamanla
in the course of events
zamanla
in due course
zamanla
squareness
zamanla
as the time went by
zamanla
in process of time
zamanla
in progress of time
zamanla
with the lapse of time
zamanla
in the long run
zamanla
{f} timing

Your timing's perfect. - Zamanlamanız mükemmel.

The timing will be crucial. - Zamanlama çok önemli olacak.

zamanla
for getting further by time
zamanla
by and by
zamanla
in due time

In due time, his innocence will be proven. - Zamanla, onun suçsuzluğu ispat edilecektir.

zamanla
in the course of time

In the course of time, he changed his mind. - O, zamanla fikrini değiştirdi.

zamanla
with time, as time passes/ passed
Türkisch - Türkisch

Definition von zamanlamaları im Türkisch Türkisch wörterbuch

zamanla
Aradan süre geçtikçe, giderek: "Basınımızın gelişmesini gözden geçirirsek görürüz ki, zamanla konular uzmanlıklar arasında bölüşülür."- N. Cumalı
zamanla
Aradan süre geçtikçe, giderek