yaklaşan

listen to the pronunciation of yaklaşan
Türkisch - Englisch
forthcoming
nearing
approaching

There's a car approaching. - Yaklaşan bir araba var.

I saw a figure approaching in the distance. - Ben uzaktan yaklaşan bir suret gördüm.

upcoming

He will pass the upcoming examination. - Yaklaşan sınavı geçecek.

Tom agrees that Mary should do most of the driving on their upcoming trip. - Tom yaklaşan gezilerinde arabayı en fazla Mary'nin sürmesi gerektiği konusunda aynı fikirdedir.

{s} oncoming
(Askeri) impending
coming

I've got a birthday coming up. - Yaklaşan bir doğum günüm var.

How will you spend the coming three-day holiday? - Yaklaşan üç günlük tatili nasıl geçireceksin?

connivent
yaklaşan tehlike
imminence
yaklaşan ölüm
approaching death
birbirine yaklaşan
converging
yaklaş
(Bilgisayar) zoom in
yaklaş
(Bilgisayar) zoom
yaklaş
{f} near

Your birthday is drawing near. - Doğum günün yaklaşıyor.

Although it was a long way back to the station, little by little the old wagon drew near. - İstasyona geri dönüş uzun bir yol olmasına rağmen, eski vagon yavaş yavaş yaklaştı.

yaklaş
{f} approach

The president is difficult to approach. - Başkana yaklaşmak zordur.

He approached and fell on his knees. - O yaklaştı ve dizlerinin üzerine düştü.

yaklaş
{f} approximate

The bridge is approximately a mile long. - Köprü yaklaşık bir mil uzunluğunda.

A person's heart is approximately the same size as their fist. - Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.

yaklaş
come near

Don't let that dog come near me! - O köpeği yanıma yaklaştırma!

Don't come near me. I have a cold. - Bana yaklaşma, soğuk almışım.

yaklaş
{f} nearing

We're slowly nearing the end. - Biz yavaş yavaş sona yaklaşıyoruz.

The end of my probation period is nearing. - Benim deneme süremin sonu yaklaşıyor.

çok yaklaşan
close at hand