Benim yanımda şemsiyem vardı fakat arkadaşımın yoktu.
- I had an umbrella with me but my friend did not.
Ben dışarıya giderken yanımda bir şemsiye alırım.
- I take an umbrella with me when I go out.
Bunun üzerine Tom'a yardım edemeyiz.
- We can't help Tom with that.
Eğer Allah bizimleyse, sonra kim bize karşı çıkabilir?
- If God is with us, then who can be against us?
Eğer istiyorsan bizimle birlikte gelebilirsin.
- Come along with us if you like.
Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.
- I like living with you.
Seninle seyahat etmek istiyorum.
- I want to travel with you.
Kızı onunla birlikte herhangi bir yere gitmeye isteklidir.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
Çok sayıda tutucu Amerikalı onunla aynı fikirdeler.
- Many conservative Americans agreed with him.
Kulübün bütün üyeleri benimle anlaştılar.
- All the members of the club agreed with me.
Benimle dans etmek ister misin?
- Would you like to dance with me?
Sizinle yaşamayı seviyorum.
- I love living with you.
Ben sizinle birlikte gitmek için hazırım.
- I am ready to go with you.
Tom bununla birlikte uzaklaşmayacaktır.
- Tom won't get away with this.
Hepsi bununla tamamlandı.
- All is completed with this.
Jack is sick today and doesn't really seem with it.
... - NO, YOU TELL HER. - NO, YOU. ...
... will be there for her -- guaranteed. ...