O, paranın kendi payına düşenini almakta tereddüt etmedi - He did not hesitate in taking his share of the money.
O, paranın kendi payına düşenini almakta tereddüt etmedi
He did not hesitate in taking his share of the money.
Yağmur yağdığı için, Nancy dışarı çıkmaya tereddüt etti. - Since it was raining, Nancy hesitated to go out.
Yağmur yağdığı için, Nancy dışarı çıkmaya tereddüt etti.
Since it was raining, Nancy hesitated to go out.