Tom durup dururken öldü.
 - Tom died unexpectedly.
Ordu habersizce saldırıya uğradı.
 - The army was unexpectedly attacked.
Bayan Young onu habersizce ziyaret etmeme aldırış etmedi.
 - Mrs. Young didn't mind my dropping in on her unexpectedly.
Bir sabah, o, caddede beklenmedik şekilde onunla karşılaştı.
 - One morning, she unexpectedly met him on the street.
Ben, onun beklenmedik ziyaretinden mutlu oldum.
 - I was happy for her unexpected visit.
Sigorta bize içinde yaşadığımız dünyanın tamamen güvenli olmadığını hatırlatıyor; biz hastalanabiliriz ya da beklenmedik şeylerle karşılaşabiliriz.
 - Insurance makes us remember that the world we live in isn't completely safe; we might fall ill, face danger or encounter the unexpected.
Bir şey kesin; ummadık taş, baş yarabilir.
 - One thing's for sure: you can expect the unexpected.
Beklenmeyen bir para erkek kardeşimin ve karısının maddi durumunu düzeltti.
 - The unexpected windfall has put my brother and his wife on easy street.
Beklenmeyen sonuca şaşırdım.
 - I was amazed at the unexpected result.
Ve sonra umulmayan bir şey cereyan etti.
 - And then something unexpected occurred.
Umulmayan şeyden korkma ama kendini buna hazırla.
 - Do not fear the unexpected, but be prepared for it.
Aniden umulmadık bir şey meydana geldi.
 - Suddenly, something unexpected happened.
Üç yıllık yokluğun ardından umulmadık bir şekilde ortaya çıktı.
 - He appeared unexpectedly after three years of absence.
O ansızın sana aptal dedi.
 - He unexpectedly called you stupid.
Davetsiz misafirleri sevmiyoruz.
 - We don't like unexpected guests.
Her zaman davetsiz gelir mutluluk.
 - Happiness is always unexpected.