Muhalefet partisi gelir vergisini düşürmek için bir yasa tasarısı sundu.
 - The opposition party put forward a bill to reduce income tax.
O mallarının fiyatını düşürmek zorunda kaldı.
 - He had to reduce the price of his wares.
Bu şirket çevresel kaplama alanını azaltmak için yeni teknolojiler kullanıyor.
 - This company is using new technologies to reduce its environmental footprint.
Bu ay harcamalarımı azaltmak zorundayım.
 - I have to reduce my expenses this month.